tag:blogger.com,1999:blog-74339843502165329132024-03-14T02:28:29.316-07:00Bin MuaviyeEmre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.comBlogger8125tag:blogger.com,1999:blog-7433984350216532913.post-61423910584356276392017-11-16T10:29:00.004-08:002017-11-16T10:29:58.980-08:00Amerigo- Kitap Özeti ve İncelemesi<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> </span><b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Amerigo: Tarihi Bir Yanılgının
Hikayesi<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Stefan Zweig, Palet Yayınları, Temmuz 2016,76 sayfa,
ISBN 978-605-926-930-8<o:p></o:p></span></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Emre DİNÇ<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Zweig
kitabına hangi adama göre Amerika ‘’ Amerika ‘’ adını aldı ? diye bir soru ile
başlamaktadır. Temel mesele bu kıtaya niçin ve özellikle Amerigo Vespucci
adının verildiğidir. Vespucci ne kıtaya ilk ayak basan, ne de alim ve kartograf
olarak bu anakaraya ismini teklif eden kişi değildir. Hiç yapmadığı ve iddia
etmediği bir gezi dolayısıyla ön ismini dünyamızın dördüncü kıtasına verdiğimiz
Vespucci’nin akıl almaz şöhreti tam bir keşmekeştir. Zweig de kitabında bu
süreci anlatmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Zweig ilk olarak hikayeci bir anlatımla miladi 1000. sene
ile miladi 1502. seneler arasındaki Avrupa’nın bir tasvirini yapmaktadır.
Yapılan seferler ve keşifler ile Avrupalılar yeni öğrendikleri bilgilerle
akıllarının önündeki engelleri kaldırmıştır. Daha büyük ve denize dayanıklı
gemiler inşa edilmiş, büyük teşebbüslere başlanmıştır. Tam da bu sürecin sonu
1503 senesinde Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde toplam dört ila altı yapraktan
oluşan ‘Mundu Novus’ (Yeni Kıta) adında bir metin dolaşır. Vesputius(Albercius
Vespuiccius) adında birisi bir mektupla Petrus Franciscus’a Portekiz kralı
adına o ana kadar bilinmeyen ülkelere yaptığı geziyi bildirir. Zamanın bu bu el
ilanı, reklam broşürlerinin hiçbirisi, Colomb’un 1493 tarihli ve onun ‘Ganj’ın
çok yakınındaki’ adalara vasıl olduğunu bildirdiği ilk mektubundan beri, o ana
kadar bilinmeyen Albericus’un bu dört yaprağından böylesine genel ve sonuçları
itibariyle daha başarılı bir dalgalanma yaratmamıştı. Çok büyük bir sürüm yapar
ve en uzak şehirlerde bile defalarca yeniden basılır. Almancaya, Flemenkçeye,
Fransızcaya ve Latinceye tercüme edilir. Zweig’e göre bu henüz işin farkında
olmayan dünya için yeni coğrafyanın temel taşı değilse de işaret taşıdır; Bu
canlı, renkli raporun çağdaşlarında uyandırdığı dalgalandırma anlaşılabilir.
Çünkü sadece bu meçhul diyarlara duyulan merak, aynı zamanda tatmin edici ve
kamçılayıcıdır. ‘’ Eğer bir yerde yeryüzü cenneti varsa, buradan uzakta
olamaz’’ sözü ile Vesputius farkında olmadan döneminin en esrarengiz ümitlerine
dokunmuştur. Zweig, Vesputius tarafından görülüp yaşanılan ve tuhaf biçimde
Adem’in günahından önceki dünyaya benzeyen masumiyet dünyasının tasvirinin,
bizimki gibi felaketler ortasında yaşayan bir zamanı heyecanlandırması gayet
tabidir der. Çünkü Almanya’da angarya çalışmaya daha fazla katlanmak istemeyen
köylüler, akın akın bir araya gelmeye başlarlar. İspanya’da engizisyon korku
salmakta ve en güvenilir insana bile rahat verilmemektedir. İtalya’da,
Fransa’da savaşlar hayatı altüst eder, böylesine günlük sıkıntılardan yorgun
düşen binlerce, yüz binlerce insan bu fazla gergin zamana duydukları nefret
yüzünden manastırlara sığınır. Kimse için rahat yokken, birden bire bu haber
ortaya çıkar ve birkaç küçük yaprak halinde şehirden şehre uçuşur. Onun Batı’ya
yaptığı bu gezide ulaştığı inanıldığı gibi Hindistan değil, aksine Asya ile
Avrupa arasında tamamen başka bir kara, yani dünyanın tamamen yeni bir
bölümüdür. Vesputius’un yazdığına göre Portekiz kralı adına bulduğu o bölgelere
tereddütsüz yeni bir dünya denilebilir ve bu görüşünü de detaylıca
temellendirir. Zweig’in tespiti şöyledir: Colomb Cuba ve Guanahani’de Hindistan’a
ayak bastığını iddia eder ve bu çılgınlıkla aslında çağdaşları için kosmosu
küçültür; ancak Vespucci bu yeni kıtanın Hindistan olduğu varsayımını çürütmek
suretiyle açıkça bunun yeni bir dünya olduğunu, aynı zamanda buranın yeni ve
bugüne kadarki asıl geçerli olan boyutlarını ileri sürer. Bu anlamda Vespucci
gerçekten Amerika’nın keşfini tamamlar, çünkü her keşif, her icat sadece
kendini gerçekleştiren vasıtasıyla değil, aynı zamanda daha ziyade onu bu
anlamda kendi etkili gücü içinde tanıması sayesinde geçerlilik kazanır. Colomb
bilmeden keşfetmiş, ancak bu keşfin yorumunun tarihi mükafatı bu sözleri
sayesinde Vespucci’ye aittir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> O güne kadar tanınmayan Vespucci’nin haberinin yol açtığı
sürpriz çok muazzam ve sevindiricidir.
İki ya da üç sene sonra Zweig’in daha sonra hangi sebepten olduğuna
değineceği, ismini bilerek saklayan Floransa’da bir matbaada İtalyanca olarak
16 sayfalık ince bir risale yayınlanır. Başlık şöyledir: ‘’ Amerigo
Vespucci’nin dört gezisinde keşfettiği adalar hakkında mektup ‘’.(4 Eylül
1504). Bu başlık sayesinde dünya bu esrarengiz adam hakkında daha fazla bilgi
sahibi olur. Adı Alberico değil Amerigo’dur. Soyadı da Vespucius yerine
Vespucci’dir. 1493-1504 tarihli dört
seyahatinden bahsetmektedir. Vespucci meçhul kavimler, yamyamlar, dev yılanlar
vb. hakkında bilgiler vermekte ve coğrafyacılar, astronomlar, tüccarlar alimler
bu kıymetli bilgiler neticesinde kesenin ağzını açar. Vespucci, yeni dünya hakkında büyük ve gerçek eserinin
haberini verir fakat bu eseri hiçbir zaman bunu gerçekleştirmez. Yahut eser
elimize geçmez. Yani Zweig’in ifadeleriyle ‘’İçlerinde Mundus Novus’un sadece
bir varyant oluşturduğu 32 sayfa böylece Amerigo Vespuci’nin bütün edebi
eserini ifade eder ki, bu çok küçük eser kendisi için ölümsüzlüğe giden yolda
hafif bir ağırlık demektir. O halde abartmadan şu söylenilebilir: Hiçbir zaman
bir kalem erbabı bize intikal eden böylesine küçük eserle çok meşhur
olmamıştır. Tesadüf üstüne tesadüf, yanılgı üstüne yanılgının bu eseri zamanın
üstüne çıkarmak için bir araya getirmesi gerekiyordu’’ Nihayetinde Venedikli
uyanık bir matbaacı Cadomosto, Vasco da Gama ve ilk Colomb gezisi hakkındaki
seyahat raporlarını bir araya getiren ve büyük sürüm yapacak olan bir
antolojiyi yayınlamaya karar verir. Bunun adını da ‘’ Floransalı Alberica
Vespucci tarafından yeni bulunan ülkeler ve Yeni Dünya ‘’ başlığı adı altında
yayınlar ve Zweig’in dediği gibi yanılgıların büyük bir komedisi başlar. Bu
yalan dolan tamamlanamadan durmadan tesadüf tesadüfe eklenir. Zweig’in dediği
gibi bu sınırlı 32 sayfasıyla
Vespucci’nin bütün edebi hayatı başarısını tamamladığından, tuhaf şekilde tam o
anda onun ölümsüzlüğe yükselişi başlar ve bu Vespucci’nin hiç ayak basmadığı
bir yerde küçük St. Die şehrinde gerçekleşecektir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> O güne kadar coğrafyada sadece Batlamyus’un klasik kitabı Kozmografya vardı
ve bu da, harita ve açıklamalarıyla Avrupa’nın alimlerince aşılmaz ve mükemmel
kabul ediliyordu. Kozmografya’yı yeniden yayımlamak isteyenin onu düzeltmesi ve
tamamlaması gerekmektedir. Martin Walseemüller bunu gerçekleştirmek istedi ve
donanımlı bir ekip oluşturdu. Vespucci’nin dört gezisi hakkındaki raporu
Floransa’da yayınlanmış biçimiyle sadece İtalyanca’dan Latinceye tercüme
etmeyi, gerçeği söylemek yerine St. Die’deki hümanistin kısmen kendi yayınlarına
daha fazla itibar kazandırmak, kısmen de kendi hamileri Dük Rene’yi dünyaya
karşı yüceltmek için romantik bir hikaye uydurdular. Halkı, yeni dünyanın
kaşifi bu çok ünlü coğrafyacı Americus Vesputius’un, dükün dostu ve hayranı
olduğunu, onun bu ‘’ Letera’’yı doğrudan Lothringen’de ona hitap ettiğini ve bu
kitabın ilk neşriyat ve bunun prens için ne büyük bir iltifat olduğunu ifade
ederler. Jean Basin, İtalyanca menşeine dikkat çeken bütün bölümleri yok
edemeyecek kadar üstünkörü çalışmıştır. Vespucci’nin diğer birçok olayda olduğu
gibi tamamen masum olduğu, bu sahtekarlık ortaya çıkarılana kadar yüzyıllar
geçecektir ve son zamanlara kadar yüzlerce eserde bu dört seyahat raporu
gerçekten Lothringen düküne hitap ediyor olarak kabul edilir. Vespucci’nin bütün
günahı ve sevabı onun bilgisi dışında Vogeslerin küçük bir köşesinde basılmış
olan bu kitabın temeli üzerinde yükselmektedir. Bütün bunlar zamanın hiç
bilmediği arka planlar ve ticaret pratikleridir. Kitapçılar, alimler, prensler,
tüccarlar günün birinde 25 Nisan 1507’de bir kitap fuarında 52 yaprak halinde
yayımlanmış esere rastlarlar. ‘’ Gereli Geometri ve Astronomi Temel Prensipleri
ile Kozmografyaya Giriş. İlaveten Amerigo Vespucci’nin dört gezisi ‘’ St.
Die’deki bu neşriyatla, Amerigo Vespucci’nin adı yeniden büyük bir sıçrayışla
ön sıralara geçer, ancak zirveye hala ulaşılamamıştır. Kozmografya’ya girişte
Colomb’un adı artık zikredilmez. Waldsemüller dünyanın dördüncü kıtasını
zikrederken, şahsi teklif olarak, Americus onu bulduğundan, Americus’un dünyası
ya da o günden itibaren ‘America’ olarak isimlendirilebileceğini ifade eder.
Kendisi bunu fark etmeksizin, o saatten itibaren fani Amerigo Vespucci, başı
üzerinde kutsal ışık tacını taşımaktadır. Amerika’nın adı o saatten itibaren
ilk defa Amerika’dır ve bütün zamanlar için Amerika olacaktır. Vespucci sadece
yanlışlıkla ‘’ Terra Sancta Crusis’’ olarak bilinen bir ada ülkesini Labrador’dan
aşağı Ptagonya’ya kadar uzanan bütün bir kıtaya dahil etmesi ve böylece kıtanın
gerçek kaşifi Colomb’un mülkünü elinden çalmasından, iyi niyetli
Waldseemüller’in hiç haberi yoktur. Fakat Zweig’in dediği gibi o hararet ve
heyecanla Cuba’nın Çin ve Haiti’nin de Japonya olduğunu iddia eden Colomb’un
bile bizzat fark etmediği bu durumu nasıl anlayabilirdi ki ? Şu halde Amerika’nın
Amerika adını almasını bir yanlış anlaşılmaya borçluyuz. Artık Amerika adı her
yerde, her dünya küresinde kullanılmaktaydı fakat buna bir itiraz gelmişti.
Tuhaf bir biçimde bu kişi Waldseemüller’in ta kendisiydi. Belki de Colomb’a
haksızlık ettiğinin farkına varmıştı fakat neden bu ismi geri almaya çalıştığı
hiçbir zaman bilinemeyecek.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Bu kısımdan sonra büyük tartışmanın başladığı kısma geçiş
yapıyoruz. Fakat Zweig buraya geçmeden önce kısa bir Colomb ve Vespucci
biyografisi verir. Vespucci’nin her zaman sadece gerçeğin haberini verdiğinden,
Alimlerin onu anarken saygıyla bahsetmesinden söz eder. Yani onun bu haksız
şöhretinde kendisinin suçu olmadığını anlatmak istemektedir. Nitekim
çatırdamalar meydana gelir ve ilk kez yüksek bir ses yükselecektir. Bu ses Las
Casas’a aittir. Doksan yaşına ulaşan Casas bütün keşifler döneminin görgü
şahidi olmuş, onun gerçeğe olan sevgisi, piskoposça tarafsızlığı sebebiyle
şüphe götürmez bir tanıktır. Zweig’e göre keşifler dönemindeki olaylar hakkında
geçerli ve nesnel hüküm vermede hiç kimse ondan daha ehil ve yetkili değildir.
O da neden Amerika sorusunu sormaktadır. Çünkü kendi babası ikinci yolculuğunda
Christof Colomb’a şahsen refakat etmişti. Ne zaman nerede ve hangi keşif
gezisiyle o amiralden önce Amerika kıtasında bulunabilirdi. Vespucci’nin Las
Casas’a göre dolandırıcı olduğu şüphe götürmez bir gerçekti. Çünkü belgelerde
tarihi uyuşmazlıklar vardı. Ardından 1601’de Herrera ‘’ Batı Hindistan Tarihi
‘’ adlı kitabıyla asıl darbeyi vurur ve bu durum büyük bir sükse yaratır. Durum
içinde Amerika adı bulunan coğrafya kitaplarının kaldırılması önerilerine kadar
gelmiştir. Zweig’in söylemiyle sarkaç geri çarpmıştır. Colomb artık tekrar
kahramandır. 17.yüzyılda artık Vespucci’nin adı sahtekar, şeref hırsızı bir tahrifatçıya
çıkmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Bu dönemde Zweig tarih yazıcılığının, bir kronikçilikten
çıkarak bütün gerçekleri kontrol etmeyi, bütün belgeleri bir revizyona tabi
tutmayı bilen bir ilim halini aldığını söyler. Böylelikle Colomb davası yeniden
ele alınır. Davayı başlatan Vespucci’nin hemşerileridir. Sebep olarak da
memleketlerinin isminin lekelenmesini söylerler. Dava süresince bolca tozluk
evrak karıştırılır. Karıştırdıkça mesele daha muğlak hale gelir. Bu sırada
Vespucci’nin Lorenzo di Medici’ye
hitaben yazdığı üç mektubu devlet arşivinde ortaya çıkarırlar. Medici’ye
hitaben yazılmış içinde onun 1497 tarihli ilk tetkik gezisini 1499 olarak
belirtmesi, muarızlarının tam da ondan eleştirdiklerini itiraf etmesi, yani
basılı neşriyatta gezisinin tarihlerini iki sen öne almasıdır. Bu kendi
raporuyla o ya da bir başkası, bir geziden iki gezi üretmiştir ve Amerika’ya
ilk defa ayak basmış olma iddiası küstahça bir göz boyamadır. Casas’ın kızgın
şüphesi artık çürütülemez biçimde gerçek olmuştur. Böylece Vespucci’ye karşı yürütülen
bütün suçlamalar belgelerle haklılık kazanmış görüyor. Fakat tuhaf olan aynı
İspanya belgelerinde Vespucci’nin haklılığını ispat edercesine konuşan belgeler
bulunur. 22 Mart 1508’de Casa de Contratacio’nun başına getirilir. ( İspanyol
Denizcilik birimleri ). Zamanın en mükemmel denizcilerini çıkaran İspanya
sarayının böylesine sorumluluk isteyen bir makama, ahlaki güvenilirlikten
yoksun uydurma gezilerle şöhret olmuş böyle bir adamı getirmesi pek mümkün
gözükmüyor. Zweig’in dediği gibi yeniden aynı çelişkiye rastlıyoruz. Şöyle ki
Vespucci’nin hayatı hakkında nerede bir belge ortaya çıksa, onu şerefli, onu
güvenilir bilgili bir adam olarak övmektedir. Ve kendisi hakkında nerede bir
yazılı belge karşımıza çıksa palavra, yalan ve imkansızlıklarla karşılaşıyoruz.
Fakat tam o sırada mezardan Vespucci lehine konuşacak bir ses yükselir. Bizzat
Chr. Colomb. Ölümünden çok kısa bir süre önce Şubat 1505’te Vespucci’yi dostu olarak övdükten sonra oğlu
Diego’ya mektubunu yazar. Düşman gibi gözüken
Colomb ve Vespucci’nin bu mektubla birlikte tamamen zıt bir konumda
oldukları ortaya çıkar. Colomb, Vespucci’yi uzun yıllar yardımcı olmuş biri
olarak övmekte ve onu saray nezdinde sözcüsü yapmaktadır. Zweig’in sözleriyle
‘’Biri daha ziyade bir dahi, diğeri ise sinsi bir sahtekar tarafından soyulan
ve yanılgılar komedisinde iki rakip.’’<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Özetle Zweig buraya kadar üç yüz yıl boyunca Amerigo
Vespucci’nin hayatı etrafında gelişen ve nihayet yeni kıtayı onun
isimlendirilmesine götüren yanılgılar komedisini kronolojik akışında anlatmayı
denedi. İlk yanılgı onun adının ‘’ Paesi Retovati’’ kitap başlığına konmasıydı.
Böylece dünya Colomb değil de, Vespucci’nin bu yeni ülkeleri keşfettiğini
düşünmek zorunda kaldı. İkinci perde Latince neşriyatta ‘’ Lariab’’ yerine ‘’
Parias’’ şeklinde baskı hatasaydı. Böylelikle yine Amerika kıtasına ilk ayak
basanın Colomb değil de Vespucci olduğu düşünüldü. Üçüncü yanılgı küçük bir
kırsal coğrafyacının 32 sayfalık Vespucci metnine dayanarak Amerika’yı ona göre
adlandırmayı teklif etmesiydi. Dördüncü perde de ona karşı bir şüphe yükselir
ve onun bir kahraman mı yoksa bir sahtekar mı olduğu tam bilinmez. Beşinci
perde, son sahne, bizim yüzyılımızda cereyan etmekte olup, nüktece zengin
düğümün gevşemesi ve sonunda her şeyin mutlu ve kesin olarak çözülmesi için
beklenmeyen bir heyecan getirmesi gerekir. Bu dördüncü perdeden beri şunu
biliyoruz, Vespucci Amerika’yı
keşfetmedi, karaya ilk ayak basan o olmadı, kendisini uzun süre rakibi haline getiren sözde ilk
geziye hiç çıkmadı. Fakat Vespucci’nin kitaplarda tasvir ettiği gezilerinden
kaçını gerçekten yaptığını ya da yapmadığına, alimler, sahnede tartışırken
birden bir adam sahneye çıkar ve bizim tanıdığımız, otuz iki sayfanın bile,
Vespucci tarafından yazılmadığı iddiasında bulunur. Dünyayı ayağa kaldıran bu
yazılar, yabancı, sorumsuz ve içlerinde Vespucci’nin elyazması malzemenin,
kabaca suistimal edildiği keyfi derlemelerden başka bir şey değildir. Prof Magnaghi Vespucci’nin en azından kendi
adı altında giden kitapları yazdığını kabullenmiştir. O kendisi gerçek olmayan başarısıyla övünmedi,
onun adı kullanıldı ve adıyla sahtekarlık yapıldı demektedir. Vespucci’nin adı
altında dolaşan yazılar için tam anlamıyla sorumlu tutulamayacağını ileri süren
bu tez önce şaşırtıcı bir etki yapar. Bununla yeni bir bakışa kapı açmıştır. Onun
açıklaması, o güne kadar akla yatkın ve mantıklı görünüyor çünkü bu üç yüz yılı
meşgul eden çelişkileri tabii tarzla tamamen çözüyor. Eserlerini bizzat
yayımlanmış ya da yayımlamak istemiş olsaydı o zaman en azından ve göze batan
en çarpıcı tutarsızlıkları baskıdan evvel bertaraf etmek için zahmete girmiş
olurdu. O halde fazla şüpheye mahal yoktur ve bugüne kadarki karışık durum
açıklığa kavuşur yani ilk kez hakkında uydurma rapor ve Vespucci’nin kendileri
yüzünden uzun zaman bilinçli olarak sahtekarlıkla suçlandığı bütün diğer
tutarsızlıklar ona değil, kendisine muvafakatını sormadan Vespucci’nin özel
gezi raporlarını her türlü uydurma ilavelerle şişiren ve bu haliyle baskıya
veren vicdansız editör ve matbaacılara fatura edilmelidir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Zweig’e
göre halledilmesi gereken mesele, bir adamla şöhreti, bir insanla ismi
arasındaki dikkat çeken uyumsuzlukta yer almaktadır. Çünkü bildiğimiz
Vespucci’nin fiili başarısı şöhretine, şöhreti de başarısına uymamaktadır. Onun
şöhretinin yabancı müdahalelerin hiç duyulmamış tesadüflerin bir üretimi
olduğunda mutabık kalırsak onun gerçek başarısını ve onun hayatını bir birlik
olarak incelemek, tabii bir ilişki içinde anlatılmak mümkün olur. Bu ne bir
kahramanın ne bir sahtekarın biyografisidir, aksini onun hiç fark etmeden
karıştığı tesadüfler komedisidir. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Son olarak Zweig birkaç tespitte bulunmaktadır. Vespucci
vasat bir adamdan fazlası değildi. Amerika’nın kaşifi, fakat diğer yandan
eleştirildiği gibi yalancı ve sahtekar da değildi. Amerika’nın onun bu vaftiz
adından utanmasına gerek yoktur. Bu isim, daha 50 yaşında üç defa küçük bir
gemide henüz daha araştırılmamış okyanusu geçerek, o zamanlar yüzlercesinin
hayatını macera ve tehlikeye atan meçhul tayfalardan biri olan cesur ve adil
bir adamın ismidir. Belki böylesine vasat, sıradan insanlar grubundan bir
adamın demokratik bir ülkeye adının verilmesi, bir kralın ve işgalcinin adının
verilmesinden daha adildir. Bu ölümlü ismi, ölümsüzlüğe taşıyan bir insanın
iradesi değildir. Bu her zaman haklı çıkan kaderin bir iradesidir. Bazen
görünüşte haksızlık yaptığı yerde de olsa ! Bu yüksek iradenin emrettiği yerde
boyun eğmek zorundayız ve biz, bugün kör bir tesadüfün nefis oyununda uydurduğu
kelimeyi elbette düşünebilecek yegane gerçek kelimeyi kullanıyoruz. Yankılanan
ve bayrak gibi dalganan, dalga dalga yayılan ve yerleşen ‘’ Amerika ‘’ sözünü.<o:p></o:p></span></div>
</div>
Emre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7433984350216532913.post-91530478921051023572017-11-02T06:39:00.000-07:002017-11-02T06:39:47.947-07:00Göçebeler ve Osmanlılar - Kitap Özeti ve Kritiği<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ortaçağ
Anadolu’sunda Göçebeler ve Osmanlılar<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Rudi Paul LINDNER, İmge Kitabevi, 2000, 235 sayfa,
ISBN 978-975-533-299-4<o:p></o:p></span></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Emre DİNÇ<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Lindner
eserini ortaya koyarken ilk olarak konuyu Osmanlı dönemindeki Anadolu
göçebiliği olarak belirlemiş ve Osmanlı yönetiminin bir göçebe aşiretten
kallavi bürokratik düzenlemelerin yer aldığı, yerleşik bir oluşuma nasıl
dönüştüğünü anlatmak istemiştir. Kitabı 3 bölüme ayırmıştır. İlk bölümde bu
değişimin çerçevesini 13. ve 14. Yüzyıl’ı baz alarak çıkarmış ve açıklamaya
çalışmıştır. Biraz daha açarsak tartışmanın asıl unsuru, aşiretin doğası ve
yetenekleri ile nasıl örgütlü bir topluma dönüşebildiğinin ortaya konulmasıdır.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Aşiret
dışlayıcı değil kapsayıcı bir varlık olarak tanımlanacağından o tartışmayı
erken Osmanlı tarihine dışlayıcı düşmanlık ideolojisinin -Kutsal
savaş(cihad-gaza)- egemen olduğu
görüşünü tartışarak başlamıştır. Bu görüşün değerlendirmesinden sonra,
ilerleyen sayfalarda ilk Osmanlıların Bizans, Selçuklu ve Moğol dönemlerindeki
tarihleri açıklığa kavuşturulacak.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Kutsal
savaş kuramı ilk kez Paul Wittek’in biçimlendirdiği haliyle günümüzde de
çekiciliğini korumaktadır. Wittek çalışmasına Osmanlı aşirete seceresini
geçersiz kılarak başlar. Soy kökleri kanıtlanmaksızın bir Osmanlı aşireti
olamayacağı sonucunu çıkarır. Dolayısıyla aşiret erken Osmanlı tarihinde bir
etken değildir. Öyleyse Osmanlılar iktidara nasıl gelmiştir ? Erken Osmanlı
tevarihlerini özellikle de Ahmedi’nin
manzum kroniğini inceleyen Wittek, ana motifi ya da Ahmedi’de ifadesini bulan
biçimi ile solo makamı Kutsal savaşta buldu. Osmanlıların ilk ortaya
çıkışlarından itibaren, bu siyasal geleneğin başlıca unsuru Hıristiyan
komşularla mücadele olmuş, Gaza ruhu neredeyse somut gerçeğe dönüşmüştü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Lindner Wittek’in
bu propaganda iddiaları ve fikirlerin rolü hakkında ki vurgulamalarına karşıt
olarak, ilk dönem Osmanlılarının davranışlarını incelemeye yönelmiştir. İlk
Osmanlı fetihlerinin amaçlarıyla başlamış; Osmanlıların, İslam topraklarını
genişletip, kafirlerin nüfuzunu daraltmak için mücadele eden Kutsal
savaşçılardan bekelenebileceğinden daha fazla düşmanlığı ve eylemi komşu
Müslümanlara karşı yönelttiğinden bahsetmiştir. Örneğin 1320’lerde Osmanlılar
batı komşuları olan Karesi Beyliğini yutuverdi. Osman Bey’in saltanatının son
yıllarında ve Orhan Bey’in ilk on yılında Kuzey’de Osmanlı genişlemesi
Sakarya’ya uzanarak Karadeniz’e kadar yaklaştı. Bu seferberlik Hristiyanlara
karşı değil Müslümanlara yönelikti. Yani Osmalılar bir yandan Bizans
topraklarını ve kasabalarını feth ederken, diğer taraftan Müslüman komşularına
karşı da seferler düzenlemiştir. Kaldı ki kafir toprakları fethedildiğinde
Gazi’ye bir de buralarda yaşayan insanları İslam’a döndürme görevi
yükleniyordu. Ne Orhan Bey ne de Osman Bey Hıristiyan komşularını İslam’a
döndürmeyi çok önemser görünmüyorlardı. 1354’te Orhan Bey’in saltanatının son
yıllarında, bir Bizanslı gözlemci, Osmanlı topraklarında Hıristiyanlara karşı
bir zulüm ya da İslam’a döndürmeye yönelik bir baskı olmadığını bildirmişti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Gerçekten ilk Osmanlı
fetihleri zorlamadan çok birleştirmeye yönelik görünüyordu. Aşıkpaşazade
Kroniğinden genç Osman’ın uzak bölgelerde avlanmayı sevdiğini öğreniyoruz.Ona
her zaman arkadaşlık eden birisi var, Harmankaya’nın Hıristiyan tekfuru ünlü
Köse Mihal. Kaynak Köse Mihal’i gazi olarak gösteriyor ve ‘’ ekseri bu
gazilerin hizmetkarları Harmankaya kafirleriydi’’ diyor. Bu gibi olaylar ve kanıtlar zinciri Lindner için
Müslüman propagandacıların sonraki iddialarına karşın Kutsal Savaş’ın erken
Osmanlı tarihinde rolü olmadığı yönünde bir izlenim bırakmıştır. Ona göre ekonomik ve toplumsal ortak yaşam,
siyasal kozmopolitizm ve dinsel senkretizm olgularının hepsi birleşerek, erken
Osmanlı döneminde gaza ideolojisinin belirleyici etkisini saf dışı bırakıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Aşiret’in
bu öyküde örgütleyici bir unsur olduğuna inanılıyorsa, Kutsal Savaş’ın erken
Osmanlı tarihinde önemsiz bir unsur
olduğunun kanıtlanması gerektiğinden, bu noktada Wittek’in açtığı tartışma
vahim bir duruma gelmektedir. Gaza gibi dışlayıcı bir öğreti ve aşiret gibi
kapsayıcı bir toplumsal örgütlenme, çok kültürlü bir çevrede, aynı zamanda hem
etkin olup hem de gelişemezler. Lindner için burada doğru ve uygun olan, sadece
Wittek’in aynı zamanda da erken Osmanlıların aşiret kaynaklı bir örgütlenme
olduğunu göstermeye yönelik nasıl kesin adımlar attığına dikkat çekmektir.
Wittek yanlışlıkla Türk tarihçiliğinin duayeni Fuat Köprülüye atfettiği
Osmanlılar’ın eski Oğuz aşiretinin önde gelen kolu Kayı boyundan indiği ve bu
boyun temsilcileri olarak nüfuzlarının onları Anadolu Türklerinin önderliğinin
doğal mirasçısı kaldığı görüşünü çürütmekle uğraşıyordu.Wittek Osmalı aşiret
seçerelerinin birbirine uymadığını açıklamakla kalmıyor, bütün bu şecerelerin
15. Yüyzyılda ortaya lıkmış olduğunu da oldukça kesin ikna edici bir biçimde
gösteriyor. Bununla birlikte vardığı sonuçlar,aşiretin ataerkil bir soy
grubundan , boyun kan bağından temellendiği yönündeki döneminin bilim adamları
arasındaki yaygın kanıya dayanıyor. Daha sonra antropolojide gerçekleşen gelişmelerin
bu kanının altını oyacağını bilemediler. Ne gerçek göçebe aşiretler ne de
boylar net bir tanımlamaya uymaktadır. Özetle, boylar göçebelerin sert ve çoğu
kez tekinsiz yaşam koşullarına toplumsal karşı koyuşlarının bir sonucu iken,
aşiretler de dış baskılara karşı siyasal bir duruş oluşturmaktadır. Her iki
amaç da kan bağları temelinde anlam bulurken, uygulamada bunları görmezden
gelebilirler ve görmezler de. Böylece Wittek Osmanlıların kan bağına dayalı
boylardan gelmediğini kanıtlarken, şeçere kayıtlarının birbirini tutmadığını
açığa vurması, Osmanlı toplumsal örgütlenmesinin, aslında aşirete dayalı
olduğunu göstermesi açısından gerçekte büyük bir adımdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Lindner bu kısımdan
sonra Osmanlıların göçebe ve aşiret olgularına karşı konumlarına bakmaya başlamadan
önce sürece şöyle bir göz atıyor.1071’de Türk göçebelerinin bölgeye hücumunun
öündeki son engel de yıkıldı. Batı Anadolu coğrafyası bu bölgeyi sonraki birkaç
yüzyılda göçebelerin gözünde özellikle cazip kılıyordu. Bizanslılar göçebe
akınını engelleyemediler. Yazın Bizans orduları sefere çıktığında, göçebeler
sert engebeli yazlık yaylalarında oluyorlardı. Hafif donanımları,
yedekledikleri atlarına binerek Bizans mevkilerinden kolayca kaçabilmeleri
nedeniyle onları yakalamak çok zordu. Kışın Bizans askerleri sefere
çıkmadığından, nehir vadileri göçebelerin dönüşüne hazırdı. Bizans
imparatorları Selçuklu sultanlarının bu göçebe hareketlerine arka çıkmasından
şikayet ederek bunun anlaşma ihlali olduğunu ileri sürüp savaş nedeni saydılar. Daha iyi otlaklar bulmak için daima alçak
platolara ve sınır alanlarının ötesine geçen göçebeleri Selçuk sultanlarının
istese de kontrol edemeyeceğini Bizanslar anlayamıyordu. Miryakefalondan sonra
Türkleri özellikle Gediz ve Menderes olmak üzere nehir vadilerinin yukarısında
tutmayı ümit ediyorlardı. Ancak bunu yapmak için de kış seferleri gerekli
olacaktı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Göçebelerin ilerlemesi
ve faaliyetleri, hayvancılık ve yapmacılık, ekonomik ve ekolojik gereksinimlere
dayanıyordu. Vadilerdeki keçi ve koyun hayvancılığı kışın, hava koşullarının ne
getireceğinin belli olmadığı buzlu platı
tepelerinden daha sıcak ve güvenliydi. Otlatma fırsatlarını azamiye çıkarmak ve
sürü kayıplarını en aza indirmek için hayvancılığın doğru stratejisi, Bizans’a
da ait olsa, mera olarak kullanmak için tarım alanlarına sızmayı
gerektiriyordu. Yağmacılık, kırsal yaşam biçiminin üretemediği zorunlu
gereksinimleri veya arzulanan malları karşılamanın olağan ve masrafsız yoluydu.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Dördüncü Haçlı seferi,
Konstantinopolis’in düşmesi ve Latin İmparatorluğu’nun kurulması, Bizansıları,
güçlerini ağırlıkla eski devletlerinin Anadolu ve doğu uçlarına kaydırmaya
zoladı. Anadolu’ya, Konstantinopolis’in hatrına, yeniden hayat vermek
istediler. Andolu’nun gelişmesini istiyorlardı ancak ellerinden gelen sdece
orayı terk etmek olacaktı. Yarım yüzyıllık Laskaris yönetimi sırasında Doğu
cephesi sakinleşmişti. Selçuklular yeni topraklar kazanmak için sefere
çıktıklarında Ege sahil boylarında Laskarisler ile uğraşmak yerine kuzey ve
güney yönlerine uzanan yolları tercih ediyorlardı. İznik döneminin çoğunda
Selçuklu genişlemesi kuzey ve güney kıyılarıyla sınırlı kaldı, arkasından
1243’te Moğollar kendi egemenliklerini kabul ettirdiklerinde Selçuklu yayılması
tamamen durdu. Bu zayıf düşmenin getirdiği fırsatı hemen değerlendirmek isteyen
bağımsız göçebe fırtınası plato sınırının öte yanına değil, doğrudan
Selçuklular’a çevrildi. Özetle Laskaris Anadolu’su huzur içinde yaşadı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">8. Mihael Paleologos
1258’de Bizans tahtını ele geçirdiğinde kendini barışçı Anadolu ülkesinin
sahibi olarak buldu. Konstantinopolis’İn tekrar ele geçirilmesinden sonra hem
de Türk göçebeler ve Selçuklu seleflerinin Moğollar’ın giderek artan
tehditlerinden kaçıp geleceklerini armaak için başlarını batıya çevirmeye
başladıkları bir zamanda, kendi Anadolu halkını görmezden geldi, hatta onlara
karşı düşmanca bir tavır içine girdi. Selçuklular 1243’te Moğoıllar larşısında
tutunamayıp yenilmelerinden önce göçebeleri güçlükle bastırmışlardı. Sonra
1250’şerde Moğolların daha fazla tümenlerini Anadolu’ya sokmak için Selçuklular’a
baskı yapması sonucu, yeni gelenlerin önünden batıya gitmeye zorlanan bir başka
göçmen dalgası oluştu. Selçuklular üzerindeki aynı Moğol baskısı 1277’de de
daha fazla göçebenin batıya göç etmesini doğurdu. Andolu tebasıyla ilişkisinde
Mihael, siyasal ve kişisel dikkati her zaman ön plana çıkardı, savunma ve
güvenliğe o kadar önem vermedi. Savunma güçlerinin sınırlardan çekilmesinin
etkisi kendisi açıkça gösterdi. 23 Şubat 1265’de nereden çıktığı belli olmayan
bir söylenti, İznik’i sardı: Moğollar yakındaydı. Panik yayıldı, imkanı
olanların Konstantinopolis’e kaçtığı söylendi. Orta Anadolu’daki Moğol baskısı
ve Selçuk şehzadelerinin kendi aralarındaki kargaşa, batıdaki tehlikeyi
arttırdı. Moğollar’ın doğuda çayırlara
el koymasından sonra çok sayıda göçebe batıya kaydı. Göçebeler Bizans sınır
karakolları önünde kolay vurgunlar aradılar. Ancak mekanik becerileri
olmadığından ve kırsal yaşantı mevsimlik olarak yeni otlaklar bulmalarını
gerektirdiğinden, bir muhasara savaşını yürütemezlerdi. Bazıları inanç ve
kültür farklılıklarını göz ardı ederek Bizans’ın çıkar düşkünü insanları haline
geldiler. Diğerleri kırsal bir yaşam biçimi oluşturmak için bilinen göçebe
yöntemlerine yöneldiler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Mihael dikkatini Küçük
Asya’ya çevirdi. Bizans’ın hedefi bir kez daha platodan gelen yolları tutmaktı.
1282’de Mihael’in oğlu Andronikos, Aydın’ın yeniden kurulması ve buraya yeniden
yerleşilmesi için Menderes’e gönderildi. Büyük ve refah içinde bir kent
yaratmayı tasarlıyordu ve iyimser bir tahminle bu yeni ‘’ Andronokipolis’’de 36
bin kişilik bir nüfus barındırıyordu. Andronikos kırsal çevredeki Türklerle
irtibat kurmaksızın kentten ayrıldıktan sonra, Türkler kentin suyunu kestiler
ve kenti derhal teslim olmaya zorladılar. Başarısızlık Mihael’in Bitinya’daki
faaliyetlerinde de kendisini gösterdi. Ücretlerini alamayan sınır garnizonları
görevlerini bıraktılar. 1282’nin
başlarında Türkler aşağı Sakarya’daki Bizans birliklerini zaten
püskürtmüş durumdaydı. Mihael yaz sonunda düzenlediği bir seferle bölgeyi ele
geçirdi. Geri döndü, Bursa’ya yürüdü ve Akhyraous ve Ulubat kentlerini
kuvvetlendirdi. Mihael’in Sakarya’dan uzak bu kentleri koruma kararı, sınır
savunmasının çöktüğünün bir itirafı idi. Mihael’İn 128’nin sonunda ölümünden
sonra hala Sakarya yakınında yaşayanların birçoğu yerlerini ve orada görevli
olan birlikler de karakolları terk ederek Avrupa’ya geçti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Halefi Andronikos 1290
ile 1293 arasındaki süreyi savunma düzenlemelerine ayırarak Anadolu’da geçirdi.
Bitinya’ya gitti ve Sakarya yakınlarındaki güçlendirilmiş kaleleri kontrol
etti. Sonra batıya yönelerek İznik ve Ulubat’a gitti. Bu iki kentte uzunca bir
süre geçirdikten sonra, eski Laskaris başkenti Nif’e geçerek iki yıl da burada kaldı. İlgisini şehirlerin
geçimine değilse de bu kentlere ve onların güvenliğine yöneltti. Kırsal kesime
bir harekatta bulunmadı ve kronikler de Türkler ile herhangi bir çarpışmaya
girdiğine ilişkin bir kayıt düşmüyorlar. Aleksios Philantropenos’u, Menderes’in
güvenliği için güneye göndermişti. Altın gümüş, eşek ve koyun derisi gibi ganimetler
elde ederek Miletos’u Türk çetelerinden başarıyla korudu. Onun başarısı ve
zafer kazandığı düşmanlarına karşı bağışlayıcılığı, bazı Türklerin de gönlünü
çeldi ve adamları arasında ayrı bir birlik kurdular. Askerleri ve korumakla
yükümlü olduğu halk, 1294’te onun bayrağı altında isyan çıkardı. Andronikos ve
danışmanları isyanı bastırmak için hileye başvurmak zorunda kaldılar ve
sonunda, 1295’te isyanın önderini hapse atıp gözlerini kör ettiler. Bu iki
olay, Bizans ordusunun günün tehditlerine karşı koymaktaki başarısızlığının
tablosunu çiziyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bu sırada 1301
Temmuz’unda İzmit dışında Türk kuvvetleri toplanmıştı ve Mouzalon onları
karşılamaya çıktı. Türklerin başında Osman adlı biri vardı. Bu bölümden sonra
Lindner sınırın öteki tarafına geçip
erken Osmanlı tarihindeki Türklerin durumuna göz atıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bizans’ın Bitinyayı
korumaktaki başarısızlığı ve Andolulu halkın pervasız imparatorlarına karşı
duyduğu memnuniyetsizlik, şimdiye kadar yapılan açıklamaların temel konusu
oldu. Bu konuları alırken yazar bazı Bizanslılar’ın Osman Bey’İn aşiretine
katıldıkları yönündeki iddiaya zemin hazırladığını hazırlıyor. Bununla
birlikte, Türk gözüyle bu aşiretin başlangıçta nasıl göründüğüne bakıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Osman Bey’in atalarına
ilişkin kesin olarak ileri sürülebilecek bilgilere sahip değiliz. Osmanlılar
Moğollar tarafından yerlerinden edildikleri için, yeni otlaklar bulmak amacıyla
Küçük Asya’ya girmiş göçebeler olduklarını iddia eder. Ailelerinin Oğuz
Türklerinin bir kolundan geldiğini iddia etmektedirler. Osmanlılar 13.yüzyılın
ortalarına doğru kendilerini Ankara yakınlarındaki dağlarda buldular. Bir kısmı
Osman Bey’in babası Ertuğrul’un etrafında toplanırken, bir bölümü doğuya geri
dönmeye, diğerleri de güneye Kilikya’ya doğru gitmeye karar verdi. Ertuğrul’la
ona katılan aileler, düzenli orduya katılmamakla birlikte göçebe akıncılar
olarak Selçukluların hizmetine girdi. Ertuğrul hizmetinin karşılığı olarak bazı
yaklaklarda hak sahibi olur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Osmanlı geleneğindeki
Ertuğrul Bey’e ilişkin her bilgi bu kadar tatmin edici değil. Onun Karacahisar
kuşatması sırasındaki başarısı ile Selçuk Sultanını etkilediği söylenir.
Ertuğrul’un adamalrı kalenin güney duvarlarında görevlendirilir. Moğollar Orta
Anadolu’ya saldırıldığında Selçuklular kuşatmayı Ertuğrul Bey’e bırakıp
giderler. Ertuğrul Bey, kaleyi hücum ederek alır ve bölgede Bizanslıların
elinde olan topraklara karşı akınlar düzenler. Bu hikayedeki pürüz yazarın önceden altını çizdiği gibi
Eskişehir’in 13.yüzyılın başlarından itibaren Müslümanların elinde olması ve
Karacahisar’ın birkaç kilometre güneybatıya düşmesidir. Dolayısıyıla bu kurmaca
bir öykü olarak görünüyor.Tekrar belirtmek gerekirse, eğer Karacahisar Osman
öncesi ilk fetih idiyse bunun Müslüman Germiyanların elinden alınmış olması
gerekmektedir. Kaynaklar Ertuğrul Bey’in bu olaydan hemen sonra öldüğünden
bahsetmektedir. Kaynaklar Osman Bey’in babasının faaliyetlerine ilişkin olgusal
ve sağlam bilgiler vermemektedir. Ancak Ertuğrul Bey figürü vakanüvislere yine
de iyi destek olmuştur, ailesinin Bizans sınırlarına götürtmüş ve varlığı için
gerekli Selçuklu onayını almak için yeterli özeni gösterdiğini yazmışlardır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Sonra gelen Osmanlı
ideologlarının kavramlaştırmalarına uygun büyüklükte düşünebilecekleri kadar az
iz bırakan Osman Bey’in babası gölgeli bir şahsiyet olarak kalırken, Osman Bey
gerçek ve elle tutulur bir şahsiyetti. Halefi ve oğlu Orhan Bey kitabelerde ve
sikkelerde onun adına atıf yaparken, dönemin Bizans’lı kronik yazarı Pahimeres
de ondan bahseder. Buna rağmen Osman’ın zamanı ve yaptıkları açıklığa kavuşmamıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Karamani Mehmed Paşa
vekayinamesi daha özenli ve ayrıntılı bir açıklama veriyor. Buna göre Ertuğrul
Bey Bizans’a karşı savaşlarda çok başarılar gösterdi ve ileri bir yaşta, 93
yaşında öldü. Osman Bey babasının yerine geçti ve 699/1299’da sultan oldu. Güney
batısındaki komşu Selçuk Sultanı, Osman Bey’e iktidar simgeleri ve hediyeler
gönderdi, onu Kutsal Savaş’a yönlendirdi. Bu ifade Lindner’e göre açık bir
hatayı içermiyor ise de, pitoresk ve anakroniktir. İktidar simgeleri Osmanlı
törenlerinde ancak çok sonra kullanılmaya başladı. Bunları verenlere gelince de
14.yüzyıla girildiğinde kendi yerlerinden sürülme endişesi altında olan
Selçuklu sultanının hiçbir hükümdara tahta çıkış yetkisini verebilmesi söz
konusu değildir. Osman Bey’in hükümranlığını son dönem Selçuk Sultanı değil,
onun üzerinde egemenlik kurmuş olan Moğollar onaylayabilirdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bununla birlikte diğer
kaynaklar Osman’ın başa geçme konusuna daha güçlü bir ışık yöneltiyor. Osmanlı
şeceresi üstüne kısa makalesinde Mahmud Beyati’nin geleneksel 1299-1300 tarihi
üstüne yorumu, Selçuklu hanedanının yıkılışının bu tarihte tamamlanmış olduğuna
işaret eder. Son Selçuklu Sultanı 3. Alaaddin Keykubat’ın ölümüyle Sultanlığın
içine düştüğü karışıklık ortamında sınır gazileri Osman Bey’i sultanları olarak
seçerler. Alaeddin’in 1300 yılından biraz sonra ölmesi nedeni ile Mahmud’un
öyküsünde en azından bir hatalı unsur var. Lindner şu soruyu sormakta. ‘’ O
zaman Osman Bey’in seçilerek başa geldiği iddiasının nereye koyacağız ? Burada dikkat edilmesi gereken husus
çalışmanın 1481 yılına rastlamasıdır. Bu tarihte Fatih ölmüş ve taht kavgası
baş göstermiştir. Eser bu uzayan mücadeleyi kaybeden Cem Sultan’a adanmıştır.
Mahmud, Osman Bey’in sınır gazileri tarafından sultan olarak seçilmesini, saray
bürükrotlarının ve yeniçerilerin seçimi olan 2. Bayezid’e karşı Cem’in
taraftarlarını desteklemek için tarihsel bir paralellik ve destek olarak sunmuş
olabilir. Gene de Mahmud’un ifadesi, Söpüt’te onların Osman Bey’i babasını
nyerine geçecek uygun kişi olarak gördüğünü yazan Aşıkpaşazade’de bağımsız bir doğrulanma buluyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Erken Osmanlı’da aşiret
reisi seçimine ilişkin başka kanıtımız da var. Yazıcıoğlu Ali 1420’lerde İbni
Bibi’nin Selçuklular’a ait İran kroniğini Türkçe’ye çevirdi ve çeviri
sırasında, Osmanlı’nın ilk günlerine ilişkin bazı bölümler ekledi. Bir bölümde
göçebelerin Osman Bey’i lider olarak seçmeleri anlatılır. Yani özetle buradan
çıkaracağımız Osmanlılarda beyliğin seçimle belirlendiği düşüncesi inandırıcı zeminlere
oturmaktadır. Küçük ya da büyük oğul değil, toplumun gözünde liderlik
donanımına en fazla sahip olan oğul onların desteğini alır. En güçlü aday
yaptığı işlerle etrafına yandaş toplar, eğer ölen şefin yakın akrabaları
arasında aşireti koruyacak güçte ve aşiret üyelerinin çıkarlarını daha da iyi
sağlayacak birisi yoksa, dışarıdan bir aday çıkabilir ya da göçebeler başka bir
aşirete katılmayı seçebilir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">1302’ye kadar Osman
Bey’in faaliyetleri tam olarak belirlenemiyor. Osman Bey ve adamları, coğrafi
olarak Bizanslı yazarların Bitinya’daki Türklere atfettikleri akınları
yapabilecek konumdaydılar. Türk kornikleri, kahraman Osmanlı geçmişi
gereksinimi adına Bizans ahlakçılarını doyuracak ölçüde pusu ve çatışma
hikayeleri nakleder. Ancak Türk kronikleri, aynı zaamnda, Osman Bey’e verilen
desteğin tanımlanmasına ve onun komşuları ile ilişkilerine açıklık
getirilmesine yardımcı olan sınır toplumunu içinde bulunduğu ortama ilişkin de
çeşitli ima ve ihsaslarda bulunmaktadır. Bu üzerinde durulması gereken bir
noktadır çünkü önceden gördüğümüz gibi Osmanlı yazarları, Osman Bey
veaskerlerini Kutsal Savaş akıncıları, gaziler olarak tanımlamaktadır. Öte
yandan Osman Bey’in bazı yoldaşları
Gündüz Alp, Hasan Alp, Turgut Alp örneğinde olduğu gibi alp sıfatını taşırlar.
Alp ya da Alperen Türk destanalrında, yaptıkları sadece kendi yaşam
biçimlerinin ifadesi olan, savaşçı- maceracı kahramanlık figürleridir.
Kendisini düşünen insanların yer aldığı böyle bir zeminde saldırganlık, din
adına yapılan bir eyleme değili yağmacılık ve savaş coşkusuna denk düşmektedir.
Saldırılar büyük ölçüde Bizans’a karşı yapıldığından, göçebelerin eylemleri
bazılarınca kolaylıkla bir alpin kahramanlıkları, bazılarınca da din
gazilerinin başarısı biçimine dönüştürülebilir. Farklılık sadece
adlandırmadadır. Örneğin Aşıkpaşazade’ye göre Osman Bey Ertuğrul’un ölümünden
sonra uzak ve yabancı bölgelerde avlanmaya başladı. Harmankaya’nın Bizanslı
tekfuru Köse Mihal ona sürekli eşlik etti. Hun ve Moğollarda farklı unsurların
kaynaşmasının da gösterdiği gibi, böyle çok etnikli görüntünün aşiret oluşumu
ve genişlemesinde istisna olmadığı, akılda tutulması gereken önemli bir
noktadır. Ortak çıkar olgusu ister siyasette ister hayvancılıkta, akınlarda, ya
da sadece hayatta kalmak için olsun, Osmanlı aşiretinin özünde yer alır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Lindner ‘Osman Bey
avlanmadığı ya da sefere çıkmadığı zamanlarda Bizans’la ilişkisini nasıl
götürdü?’ sorusunu soruyor. Aşıkpaşazade
bu ilişkiyi bir dostluk ilişkisi ya da 15.yüzyılda kavramlaştırılmış biçimiyle
görünürde dostluk olarak tanımlıyor. Bu dostluğun sınırlarını Bizans halkının
tepkisi belirlemektedir. Bizans’ın bu soğuk yaklaşımına karşın Türklerin
tepkisi ılımlıdır. Bir olayda, Türklerin yağma yaptıkları ancak saygı
uyandırmak için esir almadıkları anlatılır. Çiftçiler Osman Bey’in idaresine
girdiklerinde, eski işlerinde ve konumlarında bırakılıyorlardı. Doğuda Moğol
tehdidi, güneyde düşman komşuların olduğu bir ortamda, Osman Bey’in nispeten
güçsüz Bizanslılarla işbirliği yapmasının anlamı ortaya çıkıyor. Bizanslıların
bazıları gelecek vaat eden bir lider olarak gördükleri Osman Bey’in yandaşı
olup aşirete katıldılar ve Osmanlı oldular.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Lindner bu kısımdan
sonra yeniden İzmit dışında Bafeus’ta bulunan Mouzalon ve birliklerine, 27
Temmuz 1302’ye dönüyor. Hasatın yapılabilmesi için Mouzalon’un Osmanlıları
ortadan kaldırması gerekiyordu. Mouzalon ayrıca barış sağlamak için kent
halkının Osman Bey’e başvurmaları olasılığından da endişelenmiş olabilir. Öte
yandan, Sakarya nehrinin ilkbaharda önünde bir sürü şey sürükleyerek taşması ve
ürünleri silip süpürerek yukarıdaki ovaları tarumar eden şiddetli fırtınalar
nedeniyle de, Osmanlıların kıyı beldelerine harekat düzenlemeleri zorunlu hale
gelmişti. Bizanslılar Osmanlı süvari hücumu karşısında geri çekilirkenki
hareketleri nedeniyle savaşın Osman Bey’in lehine sonuçlanmasına neden
oldular. Neticede Bizans’ın 1302’de
Güney ve kuzeye yönelik harekatları amacına ulaşamadı. Bunun ilk etkisi Bitinya’daki
bir çok liderin, onlara topraklarını ve gelirlerini ellerinde tutma hakkı veren
yeni hükümdarları Osman Bey’e teslim olmalarıyla gerçekleşti. Bilecik iki yıl
içinde Osman Bey’in eline geçti. Andronikos ordusunu başka sefere çıkarmadı.
Diplomasiye döndü fakat diplomatik baskılar da Osmanlı ilerlemesinin önünü
alamadı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Askeri faaliyetlerin
gelişimi Andronikos’un Osman Bey’in ilerlemesinden çok batı ile ilgilendiğini
gösterdi. 1303’te Andronikos meşhur komutan Roger de Flor önderliğindeki
Katalanları kiraladı. Kışı Erdek’te geçirip, Türklerle ufak tefek çarpışmalara
girdikten sonra 1304 yılı Nisan ayı başlarında güneye yürüdüler. Hızla
ilerleyen Katalanlar, Frigya’da bir Germiyan ordusunu yenerek Efes ve
Alaşehir’i kurtardılar. Ancak kısa bir süre sonra, kurtardıkları insanlardan
düzenli vergiler yerine sınırsız haraçlar almaya kalkışması nedeniyle yerli
Bizanslılarla yeni gelen efendileri arasında büyük bir sürtüşme çıktı.
1304-1305 sonbahar ve kış aylarında, imparatora yönelik bazı şikayetleri gidermek
üzere deniz yoluyla güney sahillerine, Trakya’ya gittiler. Bir daha da
dönmediler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bitinya’da kentlerin
gücü azalırken, Bizans yönetimine olan destek ve Osman Bey’e gösterilen direnç
de geriliyordu. Anadolu piskoposlarının kendi piskoposluk bölgeleri yerine
başkentte kalmayı tercih ediyor olmaları bu durumun bir göstergesi idi. 1305’te
Bitinya’daki şiddetli hububat kıtlığı ve rekoltenin düşük olması nedeniyle
hükümet eyaletten vergi alamamıştı. Garnizonlar kontrolü kaybettikleri uzak
bölgelerden ürün toplayamadıklarından açlığa katlanmak zorunda kalıyordu.
Andronikos onları doyurmak için bütün büyük manastırların bulabildiği ürün
fazlasına el koyarak doğuya gönderdi. Athanasios, Osman Bey’in bile hubuat
konusunda tebasına karşı daha cömer olduğundan yakınıyordu. Bitinya kentleri
yavaş yavaş düşüyordu. 1324’te Osman Bey’in ölümü ve Orhan Bey’in seçilmesi bir
ferahlık getirmedi. Bursa, Ulubat ve 1331’de İznik düştü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Lindner buraya kadar bir çok Bitinyalı
Bizanslı için Osmanlı’yı kabul etmenin, hatta buna gönüllü olmanın çekici
gelmesine yol açan olaylara değinip; Bizanslıların Osmanlı aşiretine
katılabileceğine ve bazılarının da gerçekten katıldığına işaret etti. Buradan
sonra Bitinya’nın Osmanlı toprağına dönüşmesinin gerçek Osmanlılar, göçebe
Türkler üzerindeki etkisine bakıyor. Bunu yaparken hane ekonomisi, askeri
kaynak ve uygulamalar ile siyasal örgütlenmeler üzerinde duruyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Önce hayvancılık
yönünden Osmanlı göçebe yaşamının Bitinyalılara nasıl yansıdığına bakıyor. Bölge her yönde ürün yetiştirmek için
elverişliydi. Tarım ürünlerinden sağlanabilecek potansiyel gelir daha
istikrarlıydı ve hayvancı yaşam kadar tehlike içermiyordu. Yağma ve
sürülerinden göçebeler iyi bir geçim sağlayabilirlerdi fakat toprak sahipleri
ya da toprağı işletenler daha da çok kazanabilirlerdi. Osman Bey’in yaylak ile
kışlakları arasındaki mesafe kısaydı ve hayvancılıktan değilse de yağmacılıktan
elde edilen maddi zenginliğin artmasıyla, mevsim göçü rutinini sağlayabilmekle
bu yolun kısalığı arasında bir bağlantı söz konusuydu, en azından mevsimlik
sabit ve sürekli bir konaklama imkanı
gerekiyordu. Yukarı çıktıkları zaman örneğin Bilecik Tekfuruna koruması ve
saklaması için emanet edilen türden
mallar çoğaldığında, sabit bir konak engelleyici olmaya başlayacaktı. Bu tür
mevsimlik göçler, kırsal döngüselliğin devamını göçebe yaşamı pahasına
gerektirmekteydi. Bu yerleşikliğe geçme aşamasıdır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bafeus at sırtında
kazanıldı ama Osman Bey’in de
yerleşikliğe geçmesini engellemedi. Yenişehir’i kurdu ve askerlerinin bir
bölümünü buraya yerleştirdi. Yenişehir pazarının kurulması Osmanlıların
yerleşikliğe geçmesinde belirleyici bir adıma işaret etmekteydi. Yazara
göre bu gelişmlerin altında havyan
yetiştiricisi Osmanlılar’ın kendi ekonomik çıkarlarını gözeterek, Bitinya’da
mülk sahibi ve tarımcı olarak daha zengin ve güvenli bir yaşam sağlayacakları
için yerleşik düzene geçtiklerinin kabulü yatmaktadır. Ağır Bizans piyadesi
karşısında hareketli süvariye fazla ihtiyaç duymuyorlardı ve sermayelerini
yanlarında taşımanın bir anlamı yoktu. Bunun yanında Bitinya’nın coğrafi yapısı
Osmanlıların göçebe hayvancılığı ana ekonomik geçim yolu olarak görmekten
vazgeçmesine neden olmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Böylelikle göçebiliğin
ekonomik boyutu, hayvancılık, ilk Osmanlı aşiretinde bir etken olmaktan çıktı.
Lindner göçebeliğin askeri boyutunu ve Osmanlı ordusunun okçu aşiretten yerleşik
yaya asker kaynağına nasıl dönüştüğüne bakıyor. Göçebe savaşçılığı,
hız,hareket, ani atak ve meydan savaşının belirsizliklerinden kaçınmak için okçu
kullanmaya dayanır. Taktikleri, kaçar gibi görünmek, uzsaktan ok yağdırmak ve
pusu kurmak suretiyle düşman yürüyüş düzenini karıştırıp, bozmaya dayanır.
Ellerinde yeterli insan gücü olduğunda, ya da yerleşik halktan kuşatma savaşını
becerebilecek insanları tuttuklarında, yerleşim bölgelerine, kentere, kalelere
fetih seferleri düzenleyebiliyorlardı. Bitinya’da böyle insan kaynağı bulmak
söz konusu değildi. Bu neden ilk dönem Osmanlı askeri tarihi, ekonomisine
paralel olarak, askeri avantaj adına yerleşikleşme öyküsüdür. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Bitinya kentlerini ele
geçirmek için uzun kuşatmalar ve sabırlı görüşmeler gerekliydi. Kuşatma ve
ablukalar için asker toplamak ise yerleşik toplum olmayı gerektiriyordu ve
çünkü göçebelerin taze otlaklar bulma zorunluluğu uzun süre küçük alanlarda
sıkışıp kalmalarını engellemekteydi. Böylece ilk dönem Osmanlı kuşatma
savaşçılığı, Osmanlı askeri bakış açısının yerleşikliğe yöneldiğini yansıtır.
Osmanlı ordusunun yerleşikliğini Orhan Bey başlattı. Yaya asker sayısındaki
büyümeyi hızlandırdı. Bunun neden
Palekanon savaşıdır. Orhan Bey’in kuvvetleri göçebe okçulardan oluşmuştu.
Sonucu etkilemeyen bir dizi çarpışma olmuş, Bizanslılar Türklerin iki büyük
saldırısını püskürtmeyi başarmıştı. İki ordu arasındaki savaşta eşitlik
bozulmamış gibi görünse de Bizanslılar zafer kazanmış gibi kamplarına dönmeye
başladılar. Ancak Bizans piyadesinin disiplinsiz bir şekilde dinlenmesi
sırasında Türkler onları paniğe uğratmayı becerdiler ve sonucu belirsiz
karşılaşmayı zafere çevirdiler. Orhan’a zaferi getiren doğrudan çarpışmanın
kendisi değildi, savaşın sonrasıydı. Buradan bazı dersler çıkarttı. Daha büyük
bir göçebe kuvveti Bizanslıalrın rahatlıkla üstesinden gelebilirdi ama
süvarilerden, atlardan ve yedeklerinden oluşan büyük bir göçebe kuvveti sınırlı
Bitinya kırlarında geliştirilemezdi. Ve Orhan Bey’in göçebeleri çarpışmada
güçlerini kullanamıyor ise, bu askeri düzeni devam ettirmenin bir anlamı yoktu.
Gerçekci mümkün ve akla uygun yaklaşım, pahalıya mal olan atlılar yerine
yayalardan oluşan büyük bir ordunun kurulmasıydı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Lindner bu kısımdan sonra
göçebeliğin üçüncü yönüne, aşiret olarak adlandırılan siyasal biçimlenmeye yer
veriyor. Osman Bey’in rolü aşireti tarafından seçilmiş önder olmasıdır.
Aşiretin temsilcisi olarak altı aylık göçleri başarıyla örgütledi ve yönetti.
Aşiretinin Bilecik ve İnegöl tekfur ve kaleleri gibi dış baskılara karşı
mücadelesinde başarı kazanmasına yardımcı oldu. Göçebelerin avcılık ve yağma
eylemlerindeki önderiydi. Başarılı bir önder olarak aşiretinin büyütmek ve refaha
kavuşturmakla ilgilendi. Bununla birlikte, aşirete göçebe olmayanlar
katıldığında, başarı kendi sorunlarını da beraberinde getirdi. Lindner burada
Osman Bey, kendi göçebelerini, eski göçebeleri ve Bizanslı müttefiklerini nasıl
örgütleyecekti ? sorusunu soruyordu. Bunun cevabı ise aşiret olacaktı. İlk dönem
Osmanlı oluşumunu ifade eden Bitinya’nın aşiret deneyimi, Türklerin eski
konar-göçer toplumlarının siyasal mirasından başka bir şey değildi. Aşiretçilik
ya da beylik göçebeliğin siyasal boyutudur ve bu Osman Bey için de yandaşlarını
örgütlemenin akla uygun yoluydu. Aşiret, Türk göçebeler ile yerleşik
Bizanslılar gibi görünüşte farklı iki grubu bir araya toparlamakta yararlı bir
bileşimdi. Aşiret ideolojisi söylemi akrabalık ilişkisine dayanır ama aşiret
gerçeği ortak çıkar, yarar ve çalışmaylayla biçimlenmiştir. O halde aşiret
yararlı bir siyasi kurumdur. Gerçekte akrabalık onu tanımlaya yeterli de
gerekli de değildir<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Yağmacılıkta, avcılıkta
ve yaşamak için gerekli suyun, otlakların bulunmasında ve Bitinya’da yönetiminde en fazla başarı kazanan lider kendi
aşiretini oluşturabilir. Osman Bey’in başarısı da buydu. Aşirete üye olmak için
aile,dil ve dinin önemi olmaması göçebeler kadar yerleşik Bizanslı Bitinyalılar
için de uygundu. Kuşkusuz bir çok Rum yeni yöneticilerinden ve yöntemlerinden
memnun değildi. Din uyumunun getireceği
yararları düşünerek İslam’a kucak açanların bir bölümü tekrar eski dinlerine
döndü. Diğerleri Müslüman olarak kaldı. Ortak siyasal çıkarlar adına Osman
Bey’in yönetiminde birleşen insanlar için, soy , din, meslek ikinci planda kalıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Osman Bey’in aşiret
lideri olarak ilk başarısı aşiretinin birkaç güçlü ve ortak çıkarını
korumaktaki becerisi idi: otlak,av ve güvenlik. Osmanlı liderler göçebe
yöntemleri ile son bağlarını da kopardıkça, göçebelik gereksinimleri de artık
onları yönlendirmedi ve gerçekte onları ilgilendirmedi de. Şimdi yeni
muhatapları, yeni umutları vardı ve farklılıklar ortaya çıktığında, artık zarar
gören ve bey için fazla anlam ifade etmeyen göçebenin çıkarlarıydı. Böyle bir
bürokratik girişim için gerekli yerleşik kurumlar ve ideoloji, Müslüman
okullarındaki hocaların elinde hazırdı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Osmanlıların, Orhan
Bey’in yönetiminin olgunluğa ulaştığı dönemde ortaya çıktığını hissettiği bir
başka yönetimsel dönüşüm göstergesi daha var. Aşıkpaşazade hikayelerinin çoğunun
sonunda, duygularını kısa bir şiirle özetler. Savaşçıların fethi, ancak daha
topraklar deftere kaydedildikten sonra tamamlanmıştır. Yani, sonradan
değerlendirenler için yönetim, Orhan bey yönetimin temel taşıydı; oysa
göçebelerin sekreteri yoktur<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Osman
Bey, yanındaki göçebelerden bir aşiret, yani Osmanlıalrı kurdu. Bu aşiret
oluşumunu destekleyen siyasi program olan düzenli yağmacılık, sınırlı otlak ve
insan gücüne sahip Bitin göçebelerine taşıyabileceklerinden fazla yük
getiriyordu. Orhan bey de, Osman Bey de
bu nedenle aşireti ve girişimi başkalarına da , özellikle diğer Türklerin
rekabetinden ve Bizans şiddetinden perişan olmuş eski-çiftçi ve eski-göçebelere
de açtılar. Aşiret bu yeni katılımlarla büyüdü ama artık bir göçebe aşireti
değildi. Başarılar doğrdudan aşiretin yapısını değişime zorladı. Birliğe
gönüllü katılımlar, Balkan seferleri için gerekli desteği sağlayacak ve askeri
toplayacak ölçüde yeterli olmuyordu. Osman ve Orhan beylerin halefleri, göçebe
iktidar ve yaptırımlarından tamamen soyutlandılar. Onlar artık aşiret reisleri
değillerdi. Onlar hem göçebe hem de yerleşik tebanın hükümdarı idiler.
Göçebeler, seçilmiş beyden yabancılaşmış hükümdara doğru gerçekleşen dönüşümü
benimsemediler. Osmanlılar çok geçmeden göçebelere de köyülülere uygulanandan
farksız kayıt işlemleri ve vergi getirererk onlara teba statüsünü dayatma
yöneldiler. Gelecek bölümler bu süreci ele alıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Bu
bölümün konusu, kısaca, Osmanlı oluşumunun yerleşik düzene geçiş öyküsü idi.
Şimdi de Lindner Osmanlı Kanunları ve göçebe geleneği adlı 2.bölüme geçiş yapmakta.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Osman
Bey’in aşiret boyutu kendisinden sonra çok uzun ömürlü olmadı. Daha Orhan
Bey’in ilk yıllarında, ordunun bileşimindeki değişiklik, kent mimarisinin
yaygınlaştırılıp, kollanması ve ilk Osmanlı sikkesinin basılması gibi
gelişmelere, alicenap ve yakın bir beyin uzaktaki bir sultana doğru dönüşüm
sürecini anlatıyordu. Bu geri döndürülemez bir süreçti. 14.yüzyıl hükümdarları
1.Murad ve 1.Beyazid bu süreci hızlandırdı. Nüfus ve arazi yazımlarının
başlaması tüm Osmanlı tebasının yerleşmesi, yerlernin kolaylıkla tespit
edilmesi ve böylelikle de kolayca vergilendirebilmelerine verilen önemi ortaya
koyarken, Yeniçeri ordusunun kurulması ve devşirme uygulamasının başlatılması,
orduda göçebe gereksiniminin azaldığına işaret ediyordu. 15. Yüzyıla
gelindiğinde Osmanlı yönetimi, bu oluşumda yer alanları, sayısal çokluk ve
iktidar açılarından eşit olmayan iki kampa, yönetenler ve tebaya bölünmüş
olarak görüyordu. Yönetim Küçük Asya göçebelerine teba hatta köylü muamelesi
yapmaya karar vermişti. İlerde göçebelere boyun eğdirmeyi planladıklarından
onları ngeçmişteki katkılarını dikkate almak düşünülmüyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Mevcut
düzenlemeler göçebeleri ilgilendiren vergileri, para cezalarını ve diğer
yaptırımları anlatıyor. Metinler ayrıca göçebelerden elde edilen gelirlerin
nasıl arttırıldığı, onların yerleşik topluma nasıl ayak uydurdukları ve bu
topluma karşı tecavüzlerinin nasıl cezalandırıldığı yönündeki Osmanlı
bürokratik hedefi ve kararlılığının da ana hatlarını çiziyor. Osmanlı mali düzenlemeleri,
bir istikrar toplumunun tanımlanması sürecindeki yönetimi ve kemikleşmiş
yapılarını inatla korumaya çalışan grupların bürokratik baskılarla nasıl
öngörülen noktaya çekildiklerini ortaya çıkarıyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Osmanlı
düzenlemeleri öncelikle göçebelerin tespit, tasnif ve sultanın diğer tebasından
ayrı tutulması işlevini görüyor. Göçebeler kanunlarda yürük ismiyle tanınır.
Göçebeler yerleşik çiftçiye karşıt bir konuma yerleştirildiler. Göçebe
aşiretlerinin iç yönetimi de Osmanlı bürokrasisinin deneyimlerine ve
beklentilerine uymuyordu . Kendi ağaları kendi subaşılarıdır. Yürüklerden biri
bir suç işlerse, kadılar suçu tespit edip cezasını vermeyi kendi Yörük
subaşılarına bırakırlar. Aşiret reisi yönetim adına ceza veren konumda olmasına
karşın, aşiret üyelerinin gözünde, reis tek gerçek iktidar sahibiydi ve reis
onların sadakat gösterecekleri tek kişiydi. Yönetim kendi adına böyle
imparatorluk içinde imparatorluk kalmasının kabul edilebilir olmadığı sonucuna
vardı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Sabit
bir yerleri olmadığından yalnızca konup göçtükleri için bulunamıyorlardı. Bu
durum onları idare etmekte güçlükler çıkarıyordu. Göçebeler liderlerinin aynı
zamanda aşiretin kolluk gücü olarak görev yapmaları nedeniyle merkezi yönetimin
kendi üstlerinde bir hakkı olmadığını da iddia edebilirlerdi. Osmanlı
kanunları, yönetim güçlüğü çıkardığı için göçebeliğin hareket ve bağımsızlık
boyutları üzerinde yoğunlaştı. Osmanlının göçebe tanımı, onların siyasi
potansiyelleri ve askeri tehdit unsuru olmaları üzerinde netleşti. Osmanlılar
her şeye rağmen yerleşik düzenin sorunu çözeceğine inanıyordu. Örneğin Kanuni
Sultan Süleyman döneminde Kayseri göçebeleri yerleştirildi ve ürün ve topraktan
alınan yeni vergilen konuldu. Göçebe geleneğini izleyen ilk Osmanlılar insan
gücünü vergiye bağladılar. Birisi sefere çağırıldığında diğer üçü onun yamağı
olacak, kalan 20 kişi de asker göçebenin masraflarını karşılayacak ve
yokluğunda yükümlülüklerini üstlenecek şekilde, göçebe grupları zorunlu olarak
24 kişilik birliklere bölündü. Osmanlılar barut dönemine girince atlı göçebeler
askeri açıdan çağdışı kaldı. Ancak, yeni tür savaşın finanse edilmesinde göçebe
kaynakları sonuna kadar kullanıldı. Böylece göçebe, yasal olarak asker
konumunda tutulsa da, ocak sisteminin para kaynağı olarak değerlendirilmesi,
asker alımının önüne geçti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Çok
daha önemli bir yaptırım da resm-i ganem denilen, koyunlar üzerinden alınan
vergiydi . Osmanlı bu ödemeyi akçe üzerinden paraya çevirdi. Fatih’in ilk
dönemlerinde üç koyuna karşılık bir akçe olan vergi oranı onun sonraki
dönemlerinde arttırılarak iki koyuna karşılık bir akçeye çıktı. Göçebelere
uygulanan koyun vergisinin birçok özelliği, göçebelerin vergilendirilmesine
birincil özellik olan göçebe sürüsünün refahının Osmanlı için fazla anlamı
olmadığını göstermektedir. Osmanlılar, sürücüye konan vergilerin, sürüye ve
göçebenin yaşamına yıkım getirecek ve göçebeleri isyana yada yerleşime
zorlayacak sınıra aldırış etmediler. Örneğin Moğollar 1000 koyun altındaki
sayıyı sürü saymaz ve vergilendirmeye tabi tutmazdı. Göçebeleri denetim altında
tutmaya hatta yoksulluğa sürüklenerek yerleşmelerine yönelik ilk adım, bütün
göçebelerden, sürülerinin yetersizliğine bakılmaksızın asgari bir vergi ödemesi
istenmesiydi. Bu uygulamada bir göçebenin sürüsü 24 koyunun altına düşse bile
yürük, kara adını alıyor ve resmi karar vergisine muhatap oluyordu. Artık koyun
sayısının 24, daha az ya da hiç
olmasının anlamı kalmıyordu. Koyun vergisinin 15.yüzyıldaki gelişiminde, göçebe
refahını hedef alan bir boyutu daha vardı. İki hayvana karşılık bir akçe
uygulaması sabit kalırken vergi toplama zamanı değişti. Vergi miktarı ve
toplama zamanının değişmesi gelirleri vergi oranları değişmiş gibi etkiledi.
Fatih Sultan Mehmed’in saltanatının bir dönemine kadar vergiler yazın ya da
daha çok sonbahara doğru toplanırdı. Eski düzenlemeye göre vergi tarihi ve
toplanması koyunların kırılma zamanı yapılırdı. Erken vergi toplamaya yönelik
sonraki iki uygulamada kuzuların kesildiği ya da satıldığı zaman
vergilendirileceği belirtildi. Yine değişen Kanunlar kuzuların da koyun olarak sayılacağını
vurguluyor. Böylelikle sayım sürülerin yaylağa çıkarken kayıp vermelerinden
önceki, sayısal olarak en çok olduğu zamanda yapılmış oluyordu. O halde bu
değişiklik göçebelerden efn fazla gelir elde etme arzusunu yansıtıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Özetle
koyun vergisi hayvancı göçebelerin gelir ve sermayelerine konulan büyük bir
Osmanlı yükümlülüğüdür. Göçebe gerçeğini göz ardı ederek yönetim çıkarlarına
uydurulan vergi oranları ve toplama programı, mantığı ve etkileriyle küskün
talihli Anadolu kır insanlarının göçebe geleceğini iyice mahkum etmiştir. Kötü
hava koşulları ya da salgın daha büyük sürüleri bile telef edebileceğinden, her
göçebe bu verginin yerleşime dönük etkisini hissedebilirdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> İlkbaharda
koyunlar için alınan baş vergisine ek olarak bir de ağıl vergisi konuldu. Bu
resm-i ağıl koyunların otlaklara yayılıp dağılmadığı, küçük bir alanda
toplandığı çiftleşme mevsiminde, sonbaharda belirleniyordu. Verginin oranı
vilayetlere ve zamana göre farklılık göstermekteydi. Fatih Sultan Mehmed’in
sonraki kanununda oran, koyun ağılı başına iki akçe iken, 1.Selim’in kanununda
belirtildiği gibi 3 akçeye çıktı. Verginin toplam yükü, yılda bir kez
alındığından küçük olsa da , doğudaki marjinal sürüler için oldukça yüksekti ve
yüzde onluk oranı sürünün azalmasına ve göçebelerin yerleşime zorlanmasına
neden oluşturuyordu. Bu vergi de göçebelere göre düzenlenmemişti. Ağıl
vergisini tanımlayan kanunnameler de Osmanlı topraklarında göçebelere uygulanan
toplam verginin, özellikle koyun vergisinde gördüğümüz gibi, sermaye yetersizliği
çeken göçebeler için yük olabileceğini göstermektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Göçebelerden
mali olarak talep edilenler yalnızca koyunlar ve ağılları üzerinden alınan bu
iki yıllık vergiden ibaret değildi. Daima tekrarlanan cezalar da vardı. Osmanlı
göçebelerden, geleneklere uygun olarak kışlak ya da yaylaklarına göre vergi
almıyordu. Ama Osmanlı yönetimi, göçebelerden, sürüleri gelenekselleşmiş ya da
kararlaştırılmış otlak güzergahlarından gidişte ve dönüşte ayrıldığı zaman ceza
alıyordu ve göçebgeler herhangi bir nedenle daha iyi yaylak ya da kışlaklar
aradıklarında ceza tekrarlanıyordu. Bu cezalar arasında resm-i yaylak, resm-i
kışlak, resm-i otlak ve muhtemelen resm-i duhan vardı. Bu cezalarından
amaçlanan açıktı. Her zamanki yaylak ve kışlaklarına gidiş dönüş sırasındaki zorlu
yürüyüşlerinde, sürülerine en iyi otlak bulma arayışı içinde olan göçebelerin
güzergahı, değişen hava koşullarından sık sık etkileniyordu. Sürülerin harını
gözetmeden alınan bu cezalarla göçebeler belli güzergahların içinde hareket
etmeye yöneltilerek, yönetimin onların yerlerini bilmelerini kolaylaştırmak
işine geliyordu. Tek cezanın mali boyutu da çok önemli değildi, ancak, hava
koşullarının getirdiği zorunluluk nedeniyle aynı yıl içinde birkaç kez güzergah
dışına çıkılması, otlak bulmak için uzun yollar kat etmekten ve otlakların
kıtlığından dolayı zaten güçsüzleşmiş sürüleri son derece olumsuz etkiliyordu.
Göçebeleri kolayca el altında tutulacakları değişmez ve önceden bilinen
güzergahlara yönlendirmek, onları yerleşikliğe zorlama sürecinde atılan önemli
bir adımdı. Özetle bu ceza göçebelerin yollarından sapmak zorunda
kaldıklarında, sürülerin ekili alanlardaki genç fideleri tüketmesini engellemek
için süratle belirlenen güzergahlarına dönmelerini sağlayan bir yaptırım
oluyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Böylece
bu tarz uygulamalar Osmanlıların göçebelere yönelik düzenlemelerini oluşturmuş
oldu. Osmanlının, uysal çiftçilerin öngörülebilir, düzenli gelirleriyle
gerçekleştirilecek yerleşiklik rüyasında, kır göçebelerine yer yoktu. Göçebeler
tatlı suya ve iyi otlaklara ulaşma olanaklarını arttırmak için küçük çaplı hava
değişikliklerini izlediler; bunun sonucu olarak da sürekli hareket halinde
oldular. Bu hareketlilik bağımsızlığı ve arkasından Osmanlı merkezi yönetimine
karşı muhalefet potansiyelini geliştirdi. Bu iki etken, bağımsızlık ve
hareketlilik, göçebeleri Osmanlının kontrol altında tutmak istediği bir tehdit
haline getirdi. Osmanlı mali düzenlemeleri bu amacın gerçekleşmesinde büyük rol
oynadı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Osmanlı
yönetiminin göçebeleri vergilendirmekte izlediği yol, göçebelerin geleneksel
olarak kendi aralarındaki uygulamalarının çok ötesindeydi. Osmanlı
vergilendirmesi kırsal yaşamın değil, yönetimin gereksinimlerini karşılamaya
yönelik düzenli ve sürekli bir uygulamaydı. Vergi oranları göçebelerin ödeme
gücü göz önüne alınmaksızın tespit ediliyor ve bu oranlar, bağımsız kır
insanlarını göçebe ekonomisinin gerektirdiği asgari sürü büyüklüğünün çok
üzerinde hayvan beslemeye zorluyordu. Koyun vergisi marjinal sermayeli
göçebeleri kırsal dünyadan koparak yerleşik düzene girmeye mecbur etti.
Cezalar, göçebelerin alıştıkları otlak güzergahı boyunca karşılaştıkları
düzensiz yağmurların etkilerinden kaçmalarına engel oldu. Yazın ya da kışın
yeni bir otlak bulma gereksinimi duyduklarında otlak ve duhan uygulamaları ile
cezalandırıldılar. Bu cezalar, marjinal göçebeleri belirtilmiş iki otlağın
içinde ve göç yollarında ne zaman geleceği belli olmayan sağanak yağmurların
şiddetine terk etti. Osmanlı vergi politikasının amacı, göçebeleri yerleşime
zorlamak, ya da en azından bilinen bir güzergahta tutmak ve sayılarını en aza
indirmekti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Yoksul
göçebe daima korumak zorunda olduğu sürüsünü elinde tutabilmek için olağanüstü
önlemlere zorlanıyordu. Stoklarını sağlıklı tutabilmek ve daha iyi geçinebilmek
için, sık sık güzergahını değiştirmek ve o yıl yeterli yağmur alamayan otlağını
değiştirmek ve en iyi otlağı bulmak zorunda kalıyordu. O zaman sürekli
tekrarlanan cezalarla karşılaşıyordu ve sürekli hareket halinde olmazsa, bu
cezaların toplam etkisi onu fakir düşürmeye yetiyordu. Koyun vergisi ve ceza
uygulamalarının baskısı altındaki yoksul göçebenin sonuç olarak iki seçeneği
kalmıştı, yerleşim ya da isyan. Osmanlı göçebeden yerleşik hayata geçmesini ve
göçebelikten kurtulmasını bekledi. Göreceğimiz gibi bazı göçebeler başka yerlerde
daha çekici politikalar ve daha yeşil otlaklar aradılar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Dahası,
göçebelerden alınan vergi durumu iyi olanlar için acil bir tehdit unsuru
oluşturmadığından, verginin uygulanması kadar miktarı da onarlın bakış
açılarını etkiledi. Vergi gelirleri göçebelerin yararına değil, yerleşik
tımarlı sipahilere, vilayet yöneticilerini ve şehzade haslarına kullanıldı.
Askeri faaliyetlere katılan göçebeler kendilerini küçültücü işlerin içinde
buldu. Şah İsmail’i çekici kılan nedenlerden biri de , ordusunda göçebe askeri
birliklerine ve divanında göçebe liderlerine en ön sırada yer vermesiydi.
Osmanlı vergi düzeni güçlü ve refah içindeki göçebeleri yerleşikliğe
zorlamayabilirdi, ama onları çatışmaya itiyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Bu
kısımdan sonra kitabın 3. Bölümü olan ‘’ Axylon’un At Çekenleri ‘’ adlı bölüme
geçiyoruz. Osmanlılar ihtişamlı vekayinamelerde göçebe geçmişleriyle övündüler ve günlük kararnamelerde
göçebelerin geleceğini belirlediler. Osmanlı vergi politikasının etkilerinin ve
göçebe gelirlerinin başka amaçlarla kullanılmasının aşiret üyelerini hoşnut
etmesi beklenemezdi. Yöneticiler açısından göçebeler tebaydı ya da yakında öyle
olacaklardı. Diğer tebanın tahrir defterlerine kaydedildiği gibi göçebelerin de
sayım ve vergi amacıyla bu defterlere kaydı söz konusu idi. Küçük Asya’ya
ilişkin vilayet defterlerinin büyük bölümü göçebeleri tanımlayan kayıtlar
içeriyor. Bir tür defterde göçebeler, köy, kent ve kent çevresi bölge
tanımlamaları arasında ayrı olarak görülüyor.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Lindner
Karaman’daki aşiretler arasında en büyüğü olan At Çeken aşiretini Hatipoğlu
olarak bilinen Haydar ibn Nasuh ve katibi Ali’nin eseri olan, 1500-1501
defterindeki kayıtlardan inceliyor. At
çekenler göçebe hayvancılar oldukları için haritada adlarını rastlanacak ne köy
ne de sabit konaklama yerleri yoktu. Ancak otlaklara ve göç güzergahlarına
sahiplerdi. Haritada geçtikleri yolları ve otlakları işaretleyip birleştirince
ortaya çıkan şekil dambıla benziyor. Güzergah ve otlaklar havaya ve siyasal
koşuşlarla göre değerlendirilebilirdi, aşiret sadece sürü ile oba kurduğu otlak
ve su kaynağında hak iddia ediyordu. Yaylakları Axylon’daki birçok sönmüş
volkanik dağın yamaçlarında olabilirken, kışlakları bu dağların etekleri
etrafına yayılmış olabilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Bu
geçişten sonra tekrar hatırlatalım, Lindner’in amacı At çekenleri Osmanlı
defterlerinin merceğinden görmektir. Bu nedenle, göçebe tarihini araştırma
yöntemi açısından, defterlerin sağladığı veriler ve bunların yorumlanması
üzerinde yoğunlaşılacaktır. Ancak defterler At Çekenlerin tam bir kronolojisini
vermezler. Doğru bakış açısına yerleştirebilmek için onların nereden
geldiklerine bakmak gerekmektedir ve bunun için de Lindner’in değerlendirme
yapmasını sağlayacak başka bazı metinler bulunmaktadır. Örneğin Şikari’ye
atfedilen kronik popüler bir kroniktir.
Şikari’ye göre 1275’te Mehmed ibn Karaman Selçuklu tahtında hak iddia eden
Cimri’yi başa geçirince o da Konya ve Adana arasındaki açık bölgeyi ikiye böldü
ve yarısına Turgud Bey’i yarısına Bayburd Bey’i atadı. Böylelikle bu bölgeler
16.Yüzyılda bu adlarla bilindiler.
Turgud ili ve güneybatıda Bayburd İli adlarını aldılar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Karaman
Beyliği içerisinde At çekenler önemli bir yer tutuyor. Şikari’de sözü geçen
bazı Karaman beyleri At Çeken gruplarının adını taşıyor. I. Murad’a karşı
savaşan Karaman ordusunda, Turgud, Samagar ve Bayburd grupları vardı. 1466’da
Fatih Sultan Mehmed emirliği Osmanlı topraklarına kattı. Sefer sırasında
veziriazam Mahmud Paşa, yandaşları Bulgar Dağı’na kaçıp Toros kayalıkları
arasında gizlenen Turgud’u pes ettirmeye çalışıyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Osmanlılar
yüzyılın kalan bölümünü fethettikleri yerleri bir düzene sokmaya çalışmakla
geçirdi. At Çekenler bu dönemde sık sık ayaklandılar. 1481’de Fatih’in
ölümünden sonra oğulları 2.Beyazid ve Cem Sultan arasında taht için kavga
başladı.Cem sultan Karaman’da valilik yapmıştı ve Yenişehir’de Bayezi d ile
çarpışırken, Kasım Beyle birlikte Varsak, Turgud, Bayburd ve Kosun göçebeleri
de onu destekledi. Bayezid, Cem Sultan’ı yenilgiye uğratınca Kasım Bey antik
İsauria’ya Taş ili’ne kaçtı. Kasım Bey’in ölümüyle aşiretteki huzursuzluk
dinmedi. Turgud beylerinden Mahmud, Turgud ve Varsak’tan bir ordu toparladı
ancak o da Karagöz Paşa önünde bozguna uğradı. 1500 yılı yazında gelen sonraki
isyan, Hatipoğlu’nun defterini tamamlamasından az önce başladı. Aslında, göçebe
ayaklanmasında Hatipoğlu ve katibi Ali’nin de rolü olması mümkündür Lindner’e
göre. 3. Bayezid Koron ve Modun’un fethi için Mora’da idi. Vergi oranlarından
bunalan bazı askerleriyle Turgud ve Varsak beyleri çocukluğunu İran’da geçiren
Karaman’ın varisi Mustafa adıan isyan çıkardı. Mustafa Bey ve göçebeler
Larende’ye saldırdı, her tarafı yağmaladı ve kaleyi kuşattı. Osmanlı kuvvetleri
toplanarak kışatmayı kaldırdı. Mart gelince Bayezid huzursuzluğu gidermek için
Vezir Mesih Paşa’yı görevlendirdi. Orada bir askeri birlik bırakıp, kılık
değiştirerek Tarsus ve Halep’e kaçan Mustafa Bey’i bulmak için dağlara yöneldi.
Varsak ve Turgud beyleri barışı kabul etmek zorunda kaldı. Bu Karaman adına
çıkan son isyandı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Hatipoğlu
ve Ali’nin bu kadar gaile içinde devam ettikleri çalışmalarının çoğu günümüze
kadar geldi. Bölgeye göre nüfus ve mülklerin listesini çıkararak mufassal bir
defter hazırladılar. Buradan At Çekenlerin uymaları beklenilen yasal
düzenlemeye ilişkin bilgi edinebiliyoruz. At Çeken düzenlemeriyle ilgili
herhangi bir tartışmada, uygulamaların kanundakinden daha acımasız olduğunu
baştan kabul etmek gerekmektedir. Aslında Osmanlı devlet görevlileri, vergi
mültezimleri ve elbetteki At Çekenlerin kendileri, imparatorluk
yaptırımlarından uzak durmaya çalıştı. Genellikle bu düzenlemelerde vergi
üzerinde yoğunlaşılmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> At
çekenler, göçebe olduklarından ve toprak işlemeyip at yetiştirdikleri için,
toprak vergisi, üretim vergisi ve olağandışı vergilerden muaftırlar. Koyun
vergisi, rüsum ve cerime ve at vergisi öderlerdi. Bu at vergisi At Çekenlere
özeldir ve 12 haneden oluşan birimi temsil eden at başından yıllık olarak tarh
edilen vergiydi. Beyazid döneminde her at başının ödediği at vergisi 300 ya da
360 akçe idi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> 1544’ten
sonra Ebu’l Fazıl At Çekenlerin konumunu incelemeye başladığında değişik bir
durumla karşılaştı. Onun zamanına gelinceye değil At Çekenlerin çoğu yerleşmiş
ve toprağı işlemeye başlamışlardı. Osmanlı maliye yetkilileri bu özel durumu
ortadan kaldırarak, At Çekenleri toprak ve üretim vergileri ödeyen yerleşik
teba gibi kaydettiler ve kayıt memurlarına göre bu vergiler ilave binlerce akçe
tutacaktı. Varlıklı At Çeken şefleri ise teba olmadıklarını ve eski
konumlarının devam etmesi gerektiğini ileri sürdüler. Uzlaşma amacıyla at
vergisini 12 hane için 700 akçeye çıkarmayı önerdiler. Rüstem Paşa buraya geldi
ve taht kavgasının içinde olduklarından uzlaşmayı kabul etti . Ebu’l Fazıl’ın
naklettiği yeni kanun temel koşullarıyla At Çekenleri yerleşik çiftçi
vergilerinden muaf tutuyor görünse de, kanuna eklenen yeni bölümlerle, vergi
toplayıcılarının istedikleri öşür ve toprak vergilerinin toplanmamasına zemin
hazırlandı. Örneğin, kimi topraklar diğerlerinden verimli olduğundan, at
vergisine ialve bir miktar eklenmesinin yolu açıldı ve bu vergi tarımsal
üretime dayandırıldı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Defterler
At Çekenlerin yerleşikliğe geçme öyküsünü kanunlardan daha ayrıntılı bir
şekilde veriyor ve bu öykünün 16.YY başlarında başladığını gösteriyor. Daha ilginç ve şaşırtıcı olanı defterlerde
atların mevcut olmamasıdır. Gelir kayıtları dökümlerinin çoğu at vergisi
yekunları başlığı altında toplanmış olsa da görünürde at bulunmamaktadır.
Tahmini yerinde yapılan at vergisi, at başı birimlerinin sayılarak bu toplamın
geçerli vergi ile çarpılmasıya belirlenmiyordu. At vergisi her zaman diğer
vergilerin toplamı oluyordu. : koyun vergisi, ceza ve harçlar ve tesadüfi
toprak vergileri. At çekenlerin 16. Yüzyılda yerleşmeleri ve yerleşik vergi
muhatabı olduktan birkaç kuşak sonraki yoksullukları, onların
saklanamadıkalrını, fazla hareketli olmadıklarını ve dolayısıyla, 16.yüzyıl
boyunca At Çeken nitelemesinin bir
betimlemeden ziyade ironi ifade ettiğini göstermektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Yine
kısaca defter kaydının anlamından bahsedersek. Kayıtlar aşiretlere göre
oluşturmuş grupların listesi ve tanımlanmasıdır. Defterde aşiret erkeklerinin
adların hemen altında iki toplam yer almaktadır. Bunların ilki olan nefer,
yukarıda yazılı adların toplamını veriyor. İkinci toplam olan hanede ise
tamamiyle göçebe bir çevrede aslında çadır ve ailelerden oluşan hane halkı
reisleri sayısı yer alıyor. Defterlerde kadınalr ve çocuklardan da
bahsedilmiyor. Nüfus sayımlarından sonra vergi hasılatı ya da at vergisi
hasılatı başlığı altında vergi özetleri görülüyor. Ekim-dışı grupların
vergileri, harç ve cezaları da içine alan bad-ı hava ve koyun vergisinin
toplamı olarak ortaya çıkıyor. Bu arada At çeken sürülerinde çoğunlukla yağlı
kuyruklu Karaman cinsi koyunlar bulunuyordu. Bu cins, Ankara keçisi gibi
kaliteli yün vermiyordu ancak bu yünden, ucuz,kaba fakat sıcak tutan giysiler
ve halı da yapılabiliyordu. Vergi listelerinden sonra, her girişin tamamlanması
için, önceden geleneksel olarak bu gruba ait olan veya tahsis edilmiş olan
mezraların listesi yer alıyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Dağınık
bilgilerle At Çekenlerin tarihini yeniden işleyip kurgulayabiliriz. At Çekenler
önceleri geçimlerini büyük ihtimalle Moğollara at vererek sağlıyorlardı. Turgud
ve Bayburd, Moğolların Samagar koluna at sağlayan üçüncü birimle birlikte At
Çekenleri oluşturdu. Bu üçüncü grup 15. Yüzyıl başlarında atların çoğunu alarak
ayrılıp Timur’un peşinden doğuya gitti. Ayrılan bu grup Eski İl olarak anılmaktaydı. Osmanlılar Karaman’ı alınca, bazı grup
üyeleri özel bir örgütlenme içinde yeni düzenle işbirliğine girerken, Turgud’un
diğer göçebeleri, ısrarla direnerek, iki kuşağı aşkın sürecek bir mücadelenin
içine girdiler.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "times new roman" , "serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;"> Özetle
At Çekenlerin tarihi de böyle gelişti. Osmanlı defterleri onarlın adamlarını,
hayvanlarını, otlaklarını, yerleşimlerini ve mali yükümlülüklerini sıraladı.
Defterler onların hayvancılıklarının çöküşünü ve çiftçi toplumu olarak nasıl
yerleşikliğe geçtiklerini izlemememizi sağlıyor. Onların otlaklarına,bir
anlamda, imparatorluk kanunları ya da vekayiname bilgilerinden çok daha
yakınlaştık ve günümüz etnograflarının yapabildiğinden daha uzun bir süreçte
onları inceledik. Etnografların yanıtlayabileceği birçok soruyu cevapsız kalmış
olsa da, uzun yılları kapsayan daha sınırlı verileri derleme avantajı elde
etmiş olduk. Böylece erken Osmanlı yerleşiminin ve sonraki Osmanlı
düzenlemelerinin etkisi, Anadolu bozkır tarihi örneğinde önümüze serildi. Son
olarak Lindner’in dediği gibi ‘’ Kalem Attan Üstündür’’ <o:p></o:p></span></div>
</div>
Emre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7433984350216532913.post-2744526972134977032017-11-02T06:37:00.003-07:002017-11-02T06:37:21.281-07:00Şehir Teorileri Kitap Özeti ve Kritiği<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Şehir
teorileri : Toplum açıklama girişimi olarak<o:p></o:p></span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Ahmet Ümit,
İz yayıncılık,2013, 312 sayfa,
ISBN 978-975-355-863-1<o:p></o:p></span></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Emre DİNÇ<o:p></o:p></span></div>
<div align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Şehir,
ekonomisi tarım dışı sanayi ve hizmet faaliyetlerinde yoğunlaşan;
ülkelerin en büyük yerleşim yerleridir. Toplumların belirli bir üretim düzeyi
ve bunun getirdiği toplumsal örgütlenmelere bağlı olarak şehirler oluşmuştur.
Şehirlerin ortaya çıkış ve gelişmeleri konusunda sürdürülen çalışmalarda,
şehirleşme olayı tek bir neden olarak gösterilen Sanayi devrimine bağlanmaktadır.
Batı kaynaklı bu görüş doğulu araştırmacılar tarafından bile kabul
edilmektedir. Sanayi devrimi belirli bir tarihi toplumsal koşullar ve ilişkiler
sonucu yeryüzünün belli bir yöresinde ve belli bir zaman diliminde ortaya
çıkmıştır. Şehirlerin en az beş bin yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen,
batı şehrinin oluş ve gelişme kuralları tüm zaman şehirleri için genel geçer
açıklayıcı bir model olmuştur. Bu ve şehirle alakalı bu tarz meseleler yazarın
çalışmasında çıkış noktası olmuştur. Yazar kitabında şehirlerin oluş, gelişme
ve toplumsal birliklerdeki yerini belirlemek için ortaya koyulan tezleri, Doğu
ve Türk toplumu açısından da ele alarak kritik etmiştir. Kitap ‘’ Batı
Sosyolojisinde Şehir ‘’ ve ‘’ Şehir Konusu Nasıl Açıklanmalıdır ‘’ adlı iki
bölümden oluşmaktadır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Birinci kitabın ilk kesiminde Batı sosyolojisinde
şehir konusunda ileri sürülen görüşlerin geçerliliğinin araştırılması yapılmış,
şehir konusunda ileri sürülen açıklamaların sınırlı olay ve ilişkilere bağlı
olup olmadığının yanında atfedildiği gibi genel geçerlilikleri gereği başka
olay ve ilişkileri açıklamada yeterli olup olmadıkları üzerinde durulmuştur.
20. Yüzyılın ilk on yılında sosyoloji şehir konusuyla ilgilenmeye başlamıştır.
R.Maunier makalesinde mevcut teorileri sistematik bir şekilde derlemiş, 16.
Yüzyıla kadar geri giderek şehir konusuna 19. Yüzyıl dışında bir temel
aramıştır. Böylelikle şehir teorilerinin oluşmasına bir temel atılmıştır.
Sanayileşme ile birlikte şehirleşme olayının ileri boyutlar kazandığı
görülmektedir. O zamana kadar en büyüğü 40-50 bin kişilik olan şehirlerden milyonluk
şehirlere doğru bir gelişme ortaya çıkmış ve batı şehirleri nüfusları açısından
ilk kez zirveye yerleşmişlerdir. A.Comte,H.Spencer, F.Tönnies ve K.Marx batı toplumun sanayi olayı ile özdeşleşen
açıklama girişimlerinin temelini oluşturmuştur.Fakat Marx diğerlerinden
ayrılmaktadır. Marx’ın ana kaygısı da diğerleri gibi Batı toplumu ve sanayi
olayını açıklamaktır. Marx’ın meseleyi
geniş bir biçimde ortaya koymak istemesi tüm tarihi kapsayan bir yaklaşım
içinde bulunmasına yol açmıştır. Marx Batı’da varılan aşamanın iyi ve kötü
yanlarını ortaya koyup bir çözüm getirince teorisi bir bütünlük kazanmakta ve
her konu üzerinde görüşleri belirmektedir. O gelişim sürecini çok iyi bir
şekilde kritik ederek aktarsa da teorilerin tam anlamıyla nedensellik içinde
açıklaması Belçikalı tarihçi Henri Pirenne’in ‘’Orta Çağ Şehir Kuruluşlarının
Kökeni’’ adlı makalesiyle olmuştur. Korkut Tuna, Henri Pirenne dışında kalan
çalışmaları kendilerinden sonra şehir konusunda sistemli bir gelişmeye yol
açmadıkları için değerlendirmeye almamış, yalnızca Henri Pirenne’in derlemesi
üzerinde durmuştur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Henri Pirenne’e göre Batı ortaçağında görülen
gerilemenin ana nedeni İslamiyet’in ortaya çıkışı ile Doğu’da görülen
gelişmedir. Bunun sonucu Batı Dünyası kendi içine kapanmasına rağmen kendi
olanakları ve kendi toplumsal yapısındaki özellikler sonucu kendi başına
gelişerek içine düştüğü açmazdan kurtulmuştur. Tuna’nın belirttiği gibi batıdaki
belirli gelişmelerin dış etkilere dayanmadan salt kendi içinde taşıdığı
özelliklerle açıklanmış olması tarihçiye büyük bir başarı ve görüşlerine onay
kazandırtmıştır. Daha da açacak olursak Pirenne süreci kısaca şöyle
aktarmaktadır. İslamiyet’in ortaya
çıkışı ile Akdeniz İslam gölü olmuş ve Doğu ile Batı’yı birbirinden ayırmıştır.
Akdeniz bir Müslüman gölüne dönüşünce , ekonomik hayat sönmüş, orta çağ tarım
dönemine girmiş ve senyörlük sistemi ile feodalite güçlü bir şekilde
yayılmıştır. Bilindiği gibi feodalitede
malikaneler etrafında birleşilmiş, her malikane kendi kendine yeter hale
gelmişti. Pirenne buradan şehre giden süreçte, payı ne manastırlara, ne
şatolara ne de Pazar yerlerine vermiştir. Ona göre Şehirler Avrupa’da ortaya
çıkan ticaret ve sanayi rönesansının ekonomik etkileri altında kendiliğinden
doğmuştur. Bu gelişmeleri açıklarken bazı unsurlara ağırlık vermiştir. Oluşum
sebeplerini açıklayamasa da şehirlerin yeniden canlanmasını, ticaret ve
sanayinin yeniden doğuşu, tüccarların toplanması ve elverişli coğrafya
koşullarına bağlamıştır. Bu nedenler toprağın tek sermaye olmasını engellemiş,
eski nüfus kadroları değişmiş, malikaneler önem kaybetmiş ve toprağa bağlı
insan; serf özgür insana dönüşmüştür. Bu etkenlerin dışında sürecin oluşturduğu
Burjuvalar ise şehrin kimliğini kazandırmıştır. Burjuvazinin önderliğindeki
şehirler feodal tüm özellikler ve niteliklerden sıyrılmış yepyeni uğraşların
alanı olmuştur ve burjuvazi ile şehirlerin kimlik birliği içinde özdeşleşmesini
gerçekleştirmiştir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Tuna, Batı
orta çağı içinden kaynaklanan bu unsurlara Batı şehrinin özgünlüğü doğrultusundaki yorumu
Max Weber gerçekleştirdiği için onu ayrı bir başlık altında değerlendirmiştir. Tuna’nın belirttiği şekilde Weber’in şehir
konusunda ileri sürdüğü görüşler, fazla bir yorum gerektirmeden daha önce
çeşitli bağlamlarda ileri sürülmüş görüşlerin bir kere daha gözden geçirilmesi
ve ayrıntılı bir biçimde örneklendirilmesi şeklinde olmuştur. Onda net bir
şekilde akla uygunlaştırma görülür. Bürokrasi, hatta din bile akla uygundur.
Batı şehri bütün çağların ve başka kıtaların şehirlerinde bulunmayan bir
özgünlük gösterir. O ‘’Bilgi düzeninde yalnız Batı pozitif bilime sahiptir, yalnız Batı’da bu derecede
uzmanlaşmış bir bürokrasi bulunur. Hiçbir yerde onların devlet nizamını andıran
bir nizam yoktur’’ diyerek büyük bir yanılgının içine düşmüş veya kasıt
gütmüştür. Ona göre Batı şehri özerkliğe sahip bir topluluktur. Bu şehrin kendi
iç düzeninin sahibi olduğunu göstermektedir. Buradan kasıt seçimlere
şehirlilerin katılmasıdır. Yine şehirde ikamet eden bütün insanları kuşatan
ortak bir hukuk vardır. Bağımsızdırlar çünkü kendi yöneticilerine sahiptirler.
Kral tarafından tayin edilme olayı yoktur. Bağımsızlıklarını sağlayan özel
vergilere sahiptirler ve son olarak da kendi savunmalarının sahibi olarak
görülmektedirler. Weber’e göre bunlar Antik Yunan’dan beri süregelen bir dizi
çatışmanın, sınıf mücadelesinin eseridirler. Özetle Pirenne ile bir araya
getirilen görüşler Weber ile Batı
şehirlerinin bahsi geçen özgünlüğü anlatmak için yeniden yorumlanmıştır.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Daha sonra şehir teorilerinde yeni gelişmeler
olmuştur. Emrys Jones sayısal ve işlevsel verilen yanında şehir konusunda ileri
sürülen açıklama girişimlerinin temsilcilerini tanıtmasına bağlı olarak
tarih,sosyoloji,coğrafya alanında sürdürülen çalışmaların özelliklerine
değinir. Doğu şehirlerinden sürüp gelen bir gelişmenin Batı şehirleriyle
sonuçlandığı inancını taşımaktadır. Ona göre batı şehri kendi başına bir
gelişmenin ürünü değildir. Batı şehri tüm tarihi gelişmenin ve şehirleşmenin
mirasçısı ve mevcut düzeni ile bu gelişmenin son halkası olarak
yorumlanmaktadır. O sanayi öncesi şehrini ortaya koyarak ikili bir ayrım
yaparken Toynbee sanayi olayına bağlı olarak değerlendirdiği dünya çapındaki
gelişmelerin ortaya çıkardığı şehri Geleceğin Dünya Şehri olarak
tanımlayacaktır. Toynbee’de şehir konusunu sanayinin ışığında ele almaktadır
ama burada söz konusu olan sanayileşmenin dünya ölçüsünde ortaya çıkan etkisini
göstermeye çalışmaktır. Şehir nüfusunun artışını zamandaş üç nedene
bağlamaktadır. Nüfusun en geri ve en yeteneksiz kesiminde görülen nüfus
patlaması, çağdaş köylü toplumlarda
nüfus patlamasının yarattığı kırsal
nüfus aşırılığı; değişik ülkelerde farklı nedenlerden ötürü kırsal nüfuslarında
görülen sayısal azalma. Böylelikle ona göre ‘’ geleceğin dünya şehri’’
kaçınılmazdır. Böylelikle oluşacak problemlerin çözümünde de güçlü bir belediye
yönetimini çözüm olarak düşünmüştür. Toynbee için bu dünya şehrini bir dünya
hükümeti yönetmelidir. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Tuna, bu kısımdan sonra günümüz sorunları açısından
şehir ve çağdaş yaklaşımları ele almaktadır. Sorunların anlaşılması ve
açıklanmasına yönelik çalışmalar içinde Chicago okulu ve İlki 1976 yılında
Habitat toplantıları üzerinde durmaktadır. Chicago okulu olarak adlandırılan
şehir sosyolojisi alanında gerçekleştirilen bu çalışmalar; şehir konusuna
ekolojik, sosyal psikolojik bir yaklaşımla eğilen sosyologların, 1920’li
yıllarda Chicago şehrinin yaşadığı hızlı değişmelerin belli araştırmalar
çevresinden ele alınmasından ve bunları bağlı açıklayıcı modeller
oluşturulmasından kaynaklanmaktadır. Habitat toplantılarında ise kısaca insan
yerleşmelerini daha yaşanılabilir hale sokmak için bir dizi çalışmalar
gerçekleşmiştir. Özellikle habitat 2’de bu konular daha detaylı olarak işlenmiş
ve ‘’ acınacak koşullarda yaşayan bir milyarı aşkın kişinin yaşam seviyesini
iyileştirmeye izin verecek ‘’ herkese uygun bir konut’’ ve ‘’ gittikçe artan
bir şehirleşme yaşayan dünyada yaşanabilir insan yerleşmeleri için şehir
merkezlerinin ekolojik, iktisadi ve sosyal yaşanabilirliğini garanti altına
almak’’ gibi konular üzerinde durulmuştur.
Özetle habitat çalışmalarında kürselleşme adı verilen yeni dünya
düzeninin motoru olarak şehirler ve bu çerçevede yapılacak düzenlemeler gündeme
gelmektedir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Yazar bu bölümden
sonrasını ikinci kitap olarak ayırmış ve ‘’Şehir Konusu Nasıl Açıklanmalıdır’’
adını vermiştir. Tekrar çalışmanın amacını belirterek kapsamlı ve geçerli bir
açıklama yapma isteğini belirtmiştir. Tarihte ilk şehirlerin ortaya çıkışını
doğuda görülen ve belirli ilişkilere bağlı örgütlü bir gelişmenin ürünü olarak
ele alınabileceğini yazmıştır. Bunu yaparken ilk olarak neolitik dönem ve
coğrafya koşullarından bahsederek, toplumların bu süreç sonrası daha örgütlü
birlikler(köyler) haline dönüştüğünü anlatıyor. İlk şehirler Mezopotamya Nil , İndus gibi
yıllık taşmalara sahip olan nehirlerin vadilerinde ortaya çıkmışlardı.
Nehirlerin yıllık taşmaları ve bunun denetim altına alınması ile bereketli
tarım üretiminin sağlandığı yörelerde ortaya çıkan ilk şehirlerin, toplum
sorunlarına başarılı çözümler getiren örgütlenmeler olarak yaygınlaşmaya
başladıkları görülür. İlk şehirler kendi üretimlerine ve üretici güçlerine
sahip tarım dışı iktisadi faaliyet merkezleri olarak belirmektedirler. Yine şehirler
tarım dışı üretim faaliyeti olarak sınai faaliyetler merkezi olması yanında, bu
üretimin sürdürülmesi için gerekli olan hammaddelerin ithal edildiği ve
bunların karşılığında tarım ürünleri ve mamul maddelerin ihraç edildiği ticaret
merkezleri olarak da ortaya çıkmışlardı. Gerek tarımda sağlanan ürün artışı,
gerekse şehirlerde oraya çıkan tarım dışı üretim faaliyetlerinin varlığı
şehirlerin aynı zamanda yönetim merkezi olarak şekillenmelerine yol açmıştır.
Hammadde tedarikine bağlı olarak maden veya şehrin ihtiyaç duyduğu diğer
maddelere sahip bölgelerde ana şehir modeline uygun yeni şehirlerin kurulduğu
veya bu yoldaki ilişkilerin yeni şehirleşmelere yol açtığı söylenebilir.
Siyasi, iktisadi çözümler yeni şehir alanlarının ortaya çıkması ile sınırlı ve
yöresel çözümler olarak kalmadılar ve yeni şehir alanları ile bütünleşerek
geniş kapsamlı çözümler olarak belirdikleri de anlaşılmaktadır. Şehirler bu
çerçeve içinde uzun zaman yalnızca Doğu’ya özgü bir olay olarak iktisadi siyasi
örgütlenmenin ve başarının simgesi olmuşlardır. Artı ürünün varlığı Doğu
modeline ulaşamamış toplumlarda da bir canlanmaya ve bunun açık belirtisi olan
şehirler ve şehirleşmeye yol açmıştır.Fakat Doğu uygarlıkları ve şehirleri
kendi iç imkan ve güçlerini örgütleyerek vardığı aşamaya Batı kendi dışındaki
ilişki ve güçlere bağlı olarak varmış bulunmaktadır. Sorunları kendi içinde
çözememiştir. Doğu dışı örgütlenmenin devamı olan Hellen ve Roma şehirlerinde
ise üretici ve üretici olmayan toplum güçleri bir araya getirilerek bir dizi
eski ve yeni ilişkileri olan şehirlere sahip oldular. Şehirlerle toplumların
güç ve imkanlarını seferber ettiler. Hellenle başlayan örgütlenme Roma ile
genişleyip o zamanki bilinen dünyanın egemenliği ile sonuçlanmıştı. Yunanlılık
ve Roma ile kendi açmazlarından kurtulup oraya çıkan tüm şehirlerle Doğu
ticaretini ve ilişkilerini sürdüren Batı, orta çağa girerken kendi çıkarına
kurduğu dünya egemenliğinin çöküşü ile karşılaşmıştır. Kuzeyli kavimlerin
istilaları karşısında yakılıp yıkıldılar. Roma imparatorluk yoluyla
sürdürebildiği ilişkilerle bir müddet daha dayanabildi. Ama kuzeyli kavimlerin
istilaları yanında İmparatorluğun şehirlerden tüm birikimi çekip alarak ayakta
kalmaya çabalaması iktisadi nedenlerle birleşince şehirlerin boşalmasına yol
açtı. Zengin ve fakirler imparatorluğun şehirlere uyguladığı siyasetin yükünden
kurtulmak için kırlara çekildi. İstila şehirleri maddi bakımdan yıkmış,
imparatorluğun siyaseti ise sosyal bakımdan çökertmişti. Ayakta kalma çabaları
ise feodal ilişkilerle olmuştur. Bu kentleşmeden kırlaşmaya yönelik bir sonucu
doğurmuştur. Yeniden şehirleşme Doğu ile ticari ilişkiler kurabilen İtalya gibi
yerlerde görülmüştür. Roma ve İstanbul arasındaki ilişkiler İtalyan şehir
devletlerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Zamanla Akdeniz üzerinden doğu ile
kurulan ilişkiler Avrupa’nın feodal yapsını kırmış; ticaret ve sanayi tekrar
canlanmaya başlamıştır. İslamiyetin ortaya çıkışı ile bunalım yaşayan ama yine
onların yarattığı tüketim merkezleri ile dünya ticareti içinde yerini alan batı
dünyasının, Akdeniz’İn yeni bir siyasi denetime (Türkler) girmesi ile bunalıma
düşeceği görülecektir. Bu açmaz Akdeniz’i ve Türkleri aşmak için yeni ticaret
yollarının bulunmasına yol açtığı gibi bu işin başarıldığı yerlerde yeni bir
şehirleşme ortaya çıkaracaktır. Batının örgütlediği yeni ilişkiler ve şehirleri
bir yandan Dünya eğemenliğine doğru bir gelişme sağlarken diğer yandan Batı’ya
doğrudan, aracısız bir biçimde yığılan hammadde ve zenginlikler sanayi devrimi
diye bilinen bir gelişmenin hareket ettirici gücünü oluşturacaktır. Yazar son
olarak İslam ve Osmanlı Türk şehirlerine kısaca değinerek çalışmasını
bitirmektedir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 35.4pt;">
<span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 115%;">Sonuç olarak şehir ve
şehir oluşumuna bağlı açıklama girişimlerinin Sanayi devrimi ile ortaya
konulduğu görülmekte ve binlerce yıllık tarihe sahip olan şehirlerin batı
merkezli bir açıklama modeliyle kısa bir döneme indirgendiği görülmektedir.
Bunun yanında ortaya koyulan teoriler Batının Doğu karşısında üstünlüğünü
ortaya koyma çabası şekline de bürünmektedir.
Bu çalışma da bu konuyla alakalı olarak kendimize ait yorumlar ortaya
koymamız, Batı bazlı teorileri aşıp
kendi özgün teorilerimizi geliştirmemiz gerektiğinden bahsederek, b ortaya
koyduğu çalışma ile bu konuda belirli bir zemin oluşturmuştur.<o:p></o:p></span></div>
</div>
Emre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7433984350216532913.post-24868836423648965732012-07-02T08:11:00.000-07:002012-07-02T08:11:50.849-07:00Apartman Toplantısında Yaşadığım İbretlik Olay<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Apartman toplantısı vardı bugün. Yöneticinin evinde toplandık. Yemek masasında oturuyoruz. Yeni apartman yöneticisini seçecektik. 1 kişi hariç herkes gelmişti. Apartmanda kimsenin sevmediği serserinin biriydi. Her neyse biz toplantıya başladık tam oylamaya geçecektik ki kapı çaldı bu eleman damladı.<br />
<br />
Odaya bir girişi var ki elindeki tespihi sağa sola sallıyor, sırıtmalar falan "Selamun aleyküm" dedi. Apartman yöneticisi salih abide "aleykümselam buyur" dedi istemeye istemeye. Bu geldi benim yanıma oturdu. Salih abi apartmanla ilgili mevzulardan bahsediyordu. Bu arada ikinci kattaki mehmet abide "apartman eskisi gibi huzurlu değil geceleri uyuyamaz olduk" dedi. Bu serseri hemen atladı lafa "iki üniversiteliye laf geçiremiyorsan git müstakil ev al beybaba" dedi sırıta sırıta.<br />
<br />
Sinirler gerildi tabi ama kimse bişey demedi. Hacı amca söze girdi "benim lafım kesilirse ben bir daha söz söylemem" diyerek söze başladı. "bize apartman yöneticiliği yapacak olandan muradımız yolumuza ışık olmasıdır. gölge değil ! aidatlar zamanında ödensin, çöpler zamanında çıkarılsın, balkondan halı silkelenmesin" dedi.<br />
<br />
Biraz sessizlikten sonra bu serseri atladı ortaya gene. "benim bi derdim yok. olursa kendim çözerim. ha benden bi derman dileyen varsa adres yöneticilik makamı değildir benim demeye geldim. Apartmanın otomatını kullanmıyorum el fenerim var. Apartmanı yıkayan benim katı yıkamasada olur. Aidat maidat ödemem dedi."<br />
<br />
Yöneticiyi tanımam demek istedi yani haspam. Bu böyle deyince salih abi sinirlendi "Sanada sülalenede bu apartmanda başına buyruk hareket etme kapısı kapanmıştır. Ya bizim şartlarımıza uyar, çöpünü vaktinde çıkarır, apartman aidatını ödersin yada bu apartmandan defolur gidersin" dedi.<br />
<br />
Ben dayanamadım söze girdim. "halılar balkondan silkelenmeyecek, saat gece 12 dedimmi gürültü kesilecek, çöpler saat 6 ile 8 arası çıkarılacak, merdivenlerden ayı gibi inilip çıkılmayacak, aidatlar zamanında ödenecek... " sonrada bu serseriye döndüm "sende bu kuralların hepsine uyup birikmiş aidatlarının hepsini ödeyeceksin" dedim.<br />
<br />
Bu bana baktı baktı sırıtarak "sen kimsin lan racon kesiyosun?" dedi. Bende şafak attı. Yavaşça ayağa kalktım bu şaşırdı ama korktuğunu belli etmemek için kalkmadı. Arkasına doğru yürüdüm. "racon kesmiyorum kafa kesiyorum" dedim çıkarttım çakıyı bunun boğazını boydan boya kestim. Kafasınıda masaya dayadım. "sailh abi bu apartmanın yöneticisidir , biat edin" dedim.</div>Emre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-7433984350216532913.post-83318616622030089262012-03-23T06:44:00.000-07:002012-03-23T06:44:26.217-07:00Saman altından sübyan beceren din tüccarları<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">Her meslekten, her yaştan, az önce hepsi başı bağlı, şişman bir kadına bir miktar para ödediler ve kadın onlara tembih etti:<br />
- Kız 13 yaşında, bekaretini henüz kaybetmedi, kaybetmesi bizim başımızı belaya sokar, ona göre muamele edin.<br />
Her meslekten, her yaştan erkek kalabalığı bu sözler üstüne başını sallıyor.<br />
Onlar ne yapacaklarını bilirler. Onlar erkek!<br />
Teker teker, birbirlerinin sırasını gözeterek odaya giriyorlar.<br />
Ve odaya giren erkekler tekek teker küçük kız çocuğuna, bekareti zarar görmesin diye !<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM8V-jEOamHh2cfWVBlKreY4mW8lmga0Uxv58A_xx8KYu3X1xc9OLx8gsoY6tZqXptYFeO-wmpFd6WCKHtjpZRgm2Iv2XSn1xOkpVSfwi20EyNs-18hfDdhM2aSXz60kgrWTelRewQFt4/s1600/n.%C3%A7.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgM8V-jEOamHh2cfWVBlKreY4mW8lmga0Uxv58A_xx8KYu3X1xc9OLx8gsoY6tZqXptYFeO-wmpFd6WCKHtjpZRgm2Iv2XSn1xOkpVSfwi20EyNs-18hfDdhM2aSXz60kgrWTelRewQFt4/s1600/n.%C3%A7.jpeg" /></a></div><br />
<br />
Bu korku filminin, çok gerçek erkek elemanları kimlerdir, ne iş yaparlar, kızın hikayesini çok sonraları öğrenen bir yazar, merak ediyor: işte yazarın elindeki vicdansızların, ırz düşmanlarının listesi: :<br />
<br />
Recep Sakız (Kızıltepe Kaymakamlık Yazı işleri Müdürü), Ersun Erdemir (ordudan irtica nedeniyle ihraç edilen yüzbaşı), Selman Aydın (devlet memuru), Enver Adanç (zabıta memuru), Şeyhdavut Dora (zabıta memuru), Şeyhdavut Oruç (belediye memuru), Cuma Uras (Mardin Vakıflar Şube Müdürü), Mahmut Temelli (Ziraat Odası Başkanı), Azat Aydın (astsubay), Ümit Ergin (ilköğretim okulu UTANMAZ müdür yardımcısı), Mehmet Seyitoğlu (veznedar), Teyyar Salman (Orman işletme Müdürlüğü şefi), Hamit Aydın (veznedar), Hamit Abdulsametoğlu (işyeri sahibi), Ali Aksoy (serbest meslek), Ahmet Günay (TEDAŞ işçisi), Osman Çakır (üniversite öğrencisi), Harun Uras (muhtar), Selahattin Kuray (serbest meslek) ve meslek belirtmeyen Şemsettin Aslan, Burhan Ertaş, Şeyhmus Cansin, Şeydavut Anuk, Nizam Denli, Sabri Ajak, Rıdvan Bayraktar, Rıdvan Abdulsemetoğlu, Süleyman Göka<br />
<br />
Doktorlar daha sonraları küçük kız oturabilsin diye tam dört ameliyat yapmak zorunda kalıyorlar.<br />
Mardinli küçük kızın hikayesini daha sonraları öğrenen yazar, en çok bir ifadede donup kalıyor: Yukarıdaki adları ve meslekleri belli erkeklerden biri, bir işyeri sahibi, işini bitirdikten sonra kıza şöyle sesleniyor:<br />
<br />
- Kızım, kusura bakma şeytana uydum; benim de senin kadar bir kızım var. Ramazanda bana gel de karnını doyurayım.<br />
Bu çok erkek beyefendiler, işin kolayını da bulmuşlar, işte asıl korku filmi burada başlıyor: Ramazanda bir kap yemek, cuma namazında bir rekat namaz ve işi şeytana havale ederek, pür-pak evlerine, işyerlerine ve kahvelerine dönecekler!<br />
Öyle ki memurların haklarında işlem yapılmayacak, şube müdürleri, oda başkanları, zabıta memurları Mardin'in sokaklarında başları dik dolaşacaklar!<br />
Çünkü bu ülke fazlasıyla erkek.<br />
Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 13 yaşında 26 erkeğe satılan küçük kızın, bu kişilerle kendi rızasıyla birlikte olduğu yorumu, anlı şanlı Yargıtay'ın 14. Ceza Dairesinde onay gördü.<br />
<br />
Ey ağır ceza mahkemesi hakimleri, Yargıtay üyeleri, bu verdiğiniz kararla siz de bu korku filminin ana kahramanlarının yanında yer aldınız. Kanunlar böyle diye kestirip atmayın, küçücük bir kız çocuğunu savunamayan hukuk ve sizlerin bunun arkasına sığınmanız, bu korku filminin en utanç verici bölümü. KENDi KIZINIZ, KARDEŞiNiZ, YEĞENiNiZ VAR MI? VAR iSE ONUN BAŞINA BÖYLE BiR ŞEY GELSE NE YAPARSINIZ?<br />
Hukuk, yazılı kanunların, insan haklarına uygun uygulanmasından başka nedir ki? Hukuk fakültelerinin birinci dersinde bu öğretilir. ...<br />
<br />
<br />
<br />
</div>Emre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7433984350216532913.post-52627516437738350022012-02-24T07:02:00.000-08:002014-02-24T06:54:10.927-08:00NWO | Narration Part : 2<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;"> 2.sezon - Special episode</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>17 ağustos 1999 -<span style="color: #cc0000;"> Haarp</span></b></div>
<span style="color: #cc0000;"> </span><br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görevli: (çok telaşlıdır) lanet olsun tracy ne yaptın sen böyle!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: durduramıyorum bu siktiğimin oyuncağını</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görevli: hemen william'ı ara, çabuk!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: alo william.. sanırım bir problemimiz var</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: ne oldu?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: bu lanet makineyi durduramıyorum. substrom sırasında ulf geniş bant aralığı maksimuma çıktı</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: lanet olsun bütün deneyi berbat edeceksiniz, hemen imha edin, güç kaynaklarını kesin, acele edin! tanrı aşkına tracy bir felakete dönüşmeden hemen şu makineyi durdur</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: emredersiniz efendim</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görevli: tracy bunu görmen gerek... (manyetometreyi gösterir)</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: aman tanrım, hemen tüm güç kaynaklarını kapat acele et</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gerilim had safhadadır. tüm laboratuarda acil durum alarmı verilmiştir. herkes bir yerlerden bir yerlere koşuşturmaktadır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Ertesi gün -<span style="color: #cc0000;"> İstanbul</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>b.ecevit: ahmet lafı fazla uzatmayacağım. bu işte amerikanın bir parmağı olabilir mi? </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>a.m.ışıkara: depremden mi bahsediyorsunuz?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>b.ecevit: evet</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>a.m.ışıkara: sayın başkanım böyle birşey mümkün olabilir mi? deprem doğal bir afettir. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>b.ecevit: tamam, ahmet yine de araştırmalarınızı iyi yapın</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>telefon kapanır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>a.m.ışıkara: (şaşkın bir ifadeyle kendi kendine söylenir) iyice bunadı...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="font-size: large;"> 2.sezon - special episode 2 - 4 ocak 1994</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gizemli bir ortamda birisi bazı şeyler çizer... o sırada kapı çalar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>çizimi yapan adam kapıyı açar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: müsait miydin steve?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>steve: müsaitim gel william, ben de iş üzerinde çalışıyordum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: çok iyi. şunları bir inceleyelim..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>steve 2 kahve hazırlar ve william ile masaya otururlar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>steve: bak, burada 524-4/9'un olayı var</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: çok iyi!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>steve: burada da 485-9/11'in olayı... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: çok iyi yalnız çok büyük şaşkınlık yaratır bu... biraz değiştir</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>steve: tamam... buna ne diceksin?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: hahaha hussein, süper! en çok bunu beğendim... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>steve: bu da uzaylı saldırısı</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: bu lanet saçmalıklara insanlar nasıl inanıyor hala anlamış değilim... güzel steve hepsi çok iyi... sen dahi bir oyun yazarısın...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>2.sezon - <span style="color: #cc0000;">part 1</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william, annie'nin kaza haberini alır almaz kaldırıldığı hastaneye doğru yola çıkar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: Jamie, kaza tam olarak nerede olmuş?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jamie: hava alanı yolunda efendim. 1645 highway 104 quincy</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: lanet olsun annie'nin illionis'te olmaması gerekiyordu. hangi hastanede şuan?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jamie: bucks lake yolundaki plumus district hastanesinde efendim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: hemen oraya geliyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>4 saat sonra - plumus district hastanesi - </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: annie thomson'u ziyaret edecektim.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>danışma: bayım şuan ziyarete izin veremiyoruz. yarın sabahtan tekrar gelin</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william cebinden fbi kimliği çıkarır ve tekrar sorar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: annie thomson hangi odada?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>danışma: 119 numaralı odada memur bey</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william odaya yaklaşır ve kapıyı yavaşça aralar ve gördüğü manzara karşısında şok olur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: annie!!!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>2.sezon</b> - <b><span style="color: #cc0000;">part 2</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bilinmeyen yer</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>70e yakın takım elbiseli konuşmacıyı dinlemektedir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşmacı: dünya nüfusunu 1 milyarın altında tutmalıyız. bunu yapabilecek gücümüz var mı? sayın başkanın da dediği gibi "evet bunu yapabiliriz". </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>katılımcı: profesör bir sorum olacak... kuş gribi, hiv ve aids. bunlarla ne kadarlık bir azalma hedefliyoruz. bana kalırsa oldukça düşük bir popülasyona etki edebiliriz</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşmacı kısa süre duraksar ve slaytı değiştirir. sinevizyonda steve'in hazırladığı oyun kartlarından birini görürüz</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">part 3</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>m.mathers: alo sam, yarım saat içerisinde bir basın toplantısı düzenlemek istiyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sam: konu neydi marshall?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>m.mathers: işin ucunda ölüm dahi olsa herşeyi açıklayacağım.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sam: marshall bence iyi düşün</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>m.mathers: düşündüm sam, sen dediğimi yap</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sam: peki</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>--</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sam: başkanım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: çabuk söyle sam şuan hastanedeyim ve hiç iyi değilim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sam: başkanım, marshall konuşacak</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: lanet olsun tamam sen onu oyala</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>telefonla birini arar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: hemen tüm haber kanallarını ara ve 1158'in videosunu gönder. flash haber olarak girsinler. hemen!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">part 4</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>spiker: merhaba sevgili izleyiciler. az önce elimize geçen görüntülerde de görüldüğü gibi dünyaca ünlü rap sanatçısı eminem, bölge polisi tarafından apar topar chicago polis karakoluna götürüldü.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(bu arada eminemin tutuklanma görüntüleri döner)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>spiker: iddiaya göre eminem yani marshall mathers 12 yaşındaki bir erkek çocuğunu taciz görüntülerinin polis tarafından ele geçirilmesiyle tutuklanmıştır. henüz bu görüntüler ajanslara düşmedi ancak yeni bir gelişme olduğunda tekrar bağlanacağız, iyi akşamlar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>- o sırada marshall'ın evi -</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>marshall tv kanallarını gezmektedir. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>spiker: merhaba sevgili izleyiciler. az önce elimize geçen görüntülerde de görüldüğü gibi dünyaca ünlü rap sanatçısı eminem, bölge polisi tarafından apar topar chicago polis karakoluna götürüldü.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(bu arada eminemin tutuklanma görüntüleri döner)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>marshall: lanet olsun bu da kim?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kapı çalar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>marshall bir yandan televizyonda kendisini gördüğü için şaşkın bir yandan da kendisine bu kadar benzeyen kişinin ve evin kime ait olduğunu merak etmektedir. bir gözü televizyonda kapıya doğru ilerler. kapıyı açar... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>zenci adam: izin var mı marshall?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>marshall: sen de kimsin? demeye kalmadan adam yaka paça marshall'ı etkisiz hale getirir ve kapıda bekleyen diğer adamlara içeri gelin talimatı verir</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;"> part 5</span></b> - <b>15 aralık 1902</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: hoşgeldiniz, içeri buyrun.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>max planck: teşekkür ederim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: telgrafınızı aldım bay planck. ancak tesla işbirliğine yanaşmıyorsa egosunun bunda büyük payı vardır. o adam yalnız çalışmayı daha çok sever</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>max planck: ne yapmamızı emredersiniz efendim?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: alva'yı devre dışı bırakın, yola tesla ile devam edeceğiz.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>max planck:efendim, bu arada tesla ile özel görüşmemizde çok ciddi birşey duydum ama tabi ki dikkate almadım, sadece bir delilik</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: nedir?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>max planck: (gülümseyerek) efendim ben açıkçası bu adama güvenip güvenemeyeceğimiz konusunda tedirginim biraz</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: tanrı aşkına max ne dedi söylesene!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>max planck: efendim, cisimleri ve hatta insanları kopyalamanın bir yolunu bulduğunu söyledi</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: olağanüstü, inanılmaz! max ben nikola'yı biraz tanıyorsam, yapamayacağı şeyi söylemeyeceğini iyi bilirim. sakın ama sakın tesla bunu başka hiç kimseyle paylaşmasın. ne istiyorsa verin, ne gerekiyorsa yapın. 2 ay sonra hırvatistanda olacağım. onunla özel bir görüşme ayarlamanı istiyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>max planck: tamam efendim</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">part 6 -</span></b> <b>ass like that -</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: endüstri departmanından laura'yı bağlayın lütfen</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>..</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: laura, tüm ekibini alıp odama gelir misin lütfen</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>laura: geliyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>7 kişilik ekip william'ın odasında toplanır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: laura marshall'ın parçası hazır mı?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>laura: (soğuk bir tavırla) evet hazır</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: içeriği istediğimiz gibi olmuştur umarım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>laura: oldu merak etme</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william sözlere bir göz atar ve marshall'ı arar</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>laura: kimi arıyorsun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: marshall'ı... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>laura: gerek yok, ben sözleri ona telefonda okudum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: (sırıtarak) çok beğenmiştir eminim</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>- marshall'ın evi -</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>telefonu kapatır ve kendi kendine konuşmaya başlar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>marshall: lanet olsun bu ben değilim, bu lanet şarkıyı söyleyeceğime ölürüm daha iyi!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>masaya elini vurarak sinirle kalkar ve masada bir kağıda yazılmış şarkı sözleri görülür</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>This fucking black cloud's still follow's me around</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>But it's time to exercise these demons</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>These motherfuckers are doing jumping jacks now!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">part 6/2</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: laura teşekkür ederim sen çıkabilirsin... daniel robyn'in parçası ne durumda?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel: sözleri bitmek üzere efendim. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: nedir konusu?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel: seks ve masturbasyon</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: güzel ama bunu insanlara alenen söyleyemeyebiliriz biliyorsun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel: biliyorum efendim. (şarkıyı mırıldanır) es es es es, em em em, es es es em em em</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: Yani?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel: yani, insanlar s ve m'in ne olduğunu merak edecekler ve araştırdıklarında tüm forumlara işlenen yorumlarda bunun ne anlama geldiğini öğrenecekler ve hoşlarına gidecek</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: vasat ama işe yarayabilir. teşekkürler çıkabilirsin</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: kate?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kate: ben de mırıldanayım... ra ra ra ah ah rom ma romma ma ma ga ga ulla la la</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: nedir bu?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kate: bu bir subliminal efendim... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>cebinden çıkardığı ses kayıt cihazına ra ra ra ah ah rom ma romma ma ma ga ga ulla la la bu sözleri mırıldanır ve daha sonra tersten çalar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: bu mükemmel! </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">part 7</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"><b> </b></span><b>8 aralık 2011 - haarp</b></div>
<b> </b><br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy iş arkadaşına bilgisayarda bazı şeyler gösterir</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: lanet olsun salak örgütün aptal websitesi yüzünden tüm dünyada dalga geçilir olduk. şuna bak jane... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(birçok forumda 7 aralıkta hiçbirşey olmamasıyla ilgili alaycı yazışmaları gösterir)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jane: lost'u izlemiş miydin tracy?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: evet?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jane: desmond'u hatırlıyor musun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: evet, şu salak herif, her 108 dakikada bir butona basan adam... ama iyi biriydi, sempatikti</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jane: o salak adam dünyayı kurtarmak için her 108 dakikada bir o butona basıyordu... hem de bunu yıllarca yaptı değil mi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: evet, lanet olsun bu çok saçmaydı (gülümser)</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jane: ama bir gün o butona basamadı... dünyanın yok olacağı için çok korkmuştu. ama hiç birşey olmamıştı. hiç birşey!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: yani?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jane: ya da hiçbir şey olmadığını sanmıştı... aslında görünmeyen o kadar çok şey olmuştu ki bunu çok sonraları anladık değil mi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: evet?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jane: şimdi sayaç bitti ve hiçbirşey olmadı... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: ... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jane: belki de olmuştur, sonradan anlayacağımız birşeyler diyorum... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tracy: (şaşkın bakışlarla) sanırım haklısın, neyse ben bir kahve alayım </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">part 8 </span></b>- <b>12 mart 1903</b></div>
<b> </b><br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>max planck, adamın nikola ile ilgili görüşmesini ayarlamıştır. adam hırvatistan'da nikola ile buluşur ve bir otelin lobisinde görüşür</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: nikola sana çok ihtiyacımız var, tüm dünya tarihine kazınacaksın. sonsuza dek yaşayabilirsin</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: kaç yılına kadar?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: (şaşırır) anladım?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: sonsuza dek diye birşey yok james... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: (etrafına şöyle bir bakınır ve sessizce) adımı her yerde zikretmezsen sevinirim nikola</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: (ayağa kalkar ve) hey dostlar bakın aramızda kim var! james... James J. Donnelly! Haydi james'e hoşgeldin diyin, uzun yoldan geldi... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: ne yapıyorsun!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: (gülümser) merak etme james seni burada kimse tanımaz... farz edelim tanıdılar, bunu değiştirebilirim.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: ne demek istiyorsun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: anı değiştirmekten bahsediyorum james... sonsuza dek yaşadım zaten... her şeyi, her yılı her anı yaşadım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: ?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: bu şaşkınlığını anlayabiliyorum ama eğer uygun zemin hazırlanırsa sana demek istediğimi anlatabilirim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: nikola, eğer tahmin ettiğim şeyse yani... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: tamam, şimdilik bu konuyu konuşmayalım. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: nikola lütfen biraz açıkla, yani tahmin ettiğim şey... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: tahmin ettiğin şey ne? fantastik bir zaman makinesi mi? </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: e, evet... değil mi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: (james'in yüzüne doğru yaklaşır ve kısık sesle) çok daha fazlası...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">Part 9</span></b> - <b>13 mart 1903</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sabah olduğunda nikola her zaman yaptığı gibi ilk işi bir pipo yakmak olur. piposunu yaktıktan hemen sonra masada duran çocukluk resimlerine bakar ve geçmişe dalar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><b>flashback - 2 nisan 1861 -</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel: nikol, hey nikol!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: ne oldu?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel: çabuk gel sana göstereceğim birşey var</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola hemen daniel'i takip etmeye başlar. eski evin basamaklarından inerken daniel'in gizemli tavırları nikola'yı daha da heyecanlandırır. çok karanlık olduğu için zemin kata inen merdivenlerin başında nikola durur ve daniel'in çağrısına daha fazla karşılık veremez. orada bekler</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel kiler kapısının önüne geldiğinde ortam çok karanlıktır ve göz gözü görmemektedir. daniel nikola'ya belli etmeden korkunç bir maskeyi yüzüne geçirir ve basamakları yavaş yavaş çıkarak nikola'nın yanına korkunç seslerle ilerler... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola ile aynı basamağa geldiklerinde nikola çok korkar ve daniel'i 60 basamaklı merdivenin en başından aşağıya doğru iter.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Daniel aşağıya düştüğünde kafasında büyük bir yarık oluşmuş ve her yer kan olmuştur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: dane! dane iyi misin</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel: (güçlükle konuşur)ne yaptın sen... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>daniel henüz 12 yaşındayken basit bir oyun uğruna ölmüştür...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXssJkavCkZbMm1WcjHNCl7U47UrG7hF2EuLIKqgrEFDfINEb39GSN-554aQVlvHzOzFQeXqONjTCZ94pEcw_q8C4b0haPfghq5t2QKItMTlEo7pKOQr0Y9ljdBI7Zb7ikX1WG7pf_e8M/s1600/pic1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXssJkavCkZbMm1WcjHNCl7U47UrG7hF2EuLIKqgrEFDfINEb39GSN-554aQVlvHzOzFQeXqONjTCZ94pEcw_q8C4b0haPfghq5t2QKItMTlEo7pKOQr0Y9ljdBI7Zb7ikX1WG7pf_e8M/s320/pic1.jpg" height="320" width="260" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>flashback - 2 nisan 1861 -</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: ben yapmadım.. hayır ben yapmadım... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>qaryi: lanet olsun nikol nasıl oldu bu (ağlar)</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: çok korktum ben yapmadım</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>akşamüzeri</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tutucu bir mahallede yaşayan tesla ailesi nikola'nın çocuk yaşta katil damgası yememesi için ufak bir oyun düzenler ve daniel'in atının bu ölüme sebep olduğunu herkese inandırırlar.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ancak bu olaydan sonra nikola'nın psikolojisi oldukça bozulmuş ve içine kapanmıştır. 8 yaşına geldiğinde tek bir hayali vardı... o da bir zaman makinesi yapıp ağabeyini geri getirmek... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu hayal gücü ona bilimin kapılarının açılmasına neden olmuş ve tüm dünyaya adı kazınacak bir insan olmaya doğru ilk adımları atmıştı</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">part 10</span></b> - <b>plumus district hastanesi -</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: annie thomson hangi odada?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>danışma: 119 numaralı odada memur bey</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william odaya yaklaşır ve kapıyı yavaşça aralar ve gördüğü manzara karşısında şok olur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: annie!!! </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie'nin kafasında, kolunda ve bacağında kazadan dolayı oluşan kırıklar alçıya alınmıştır. tıpkı bir mumya gibi hareketsiz bir şekilde yatağında yatmaktadır</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william annie'nin yanına gelir ve başını okşayarak</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: annie... tamam artık herşey bitti... bu pisliğe bir son vericez. bunun intikamını bu adi heriflerden alıcaz, sana yemin ediyorum annie... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: rob..</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: anlamadım annie ne diyorsun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: robyn... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: ne olmuş robyn'e?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: o az önce buradaydı</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: olabilir, o senin rakibin de olsa aynı çatı altındasınız</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: hayır, anlamıyorsun william... robyn eckersley..</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: lanet olsun profesör burayı nasıl bulmuş olabilir</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: bilmiyorum lanet olası sürtük melbourne'de diye biliyordum ama buradaymış, haberi alır almaz da gelmiş</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: bu hiç iyiye işaret değil annie... tanrı yardımcımız olsun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: sana da bu notu bıraktı.. okumak istemezsin... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william prof. eckersley'den gelen notu dehşete düşmüş gözlerle okur ve annie'nin elini sıkarak hemen hastaneden uzaklaşır </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>-<span style="color: #cc0000;">part 11 </span>- 12 mart 1903</b></div>
<b> </b><br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: tahmin ettiğin şey ne? fantastik bir zaman makinesi mi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: e, evet... değil mi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: (james'in yüzüne doğru yaklaşır ve kısık sesle) çok daha fazlası... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: lütfen bana göster nikola, lütfen... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: tamam, onu sana göstericem ancak bazı şartların oluşması gerekiyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: sen ciddiysen, ne istersen alabilirsin, tüm canada ve amerika bankalarını sana açabilirim.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: istediğim para değil james... neyse bunu daha sonra konuşuruz. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1 saat sonra - nikola'nın evi -</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: sen otur james ben biraz süt ısıtıcam, sen de ister misin?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: kahve varsa alabilirim nikola</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: tamam, getiriyorum.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola kahve ve sütü getirir ve james'in karşısına oturur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: ee, nerede bu muhteşem alet?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: tam üstünde oturuyorsun (kahkaha atar) önce şartları konuşalım james... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: tamam, seni dinliyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: kesinlikle ve kesinlikle thomas alva'yı devre dışı bırakacaksınız</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: tamam, onu olmuş bil, başka?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: birazdan göreceğin makinayı denemeni istiyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: e, şey, tabi denerim ama sen denemedin mi zaten daha önce?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: lanet olası bu konuşmaları 2 kez daha yaptık seninle james... evet denedim ama emin olmam gereken birşeyler var</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: sana güvenebilir miyim, yani biliyorsun bir kızım ve eşim var</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: (kahkaha atar) james, sence şuan hangi yıldayız?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: (şaşırır) 1903</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: hangi takvime göre?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: miladi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: evvett!, tam üstüne bastın... peki, hicri takvim diye birşey duydun mu sen?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: seni anlayamıyorum nikola, lanet olası müslümanların kullandığı bir takvim değil mi o?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: evet, şuan 1320 yılındayız... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kısa bir süre sessizlik olur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: yani? seni anlayamıyorum... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: kalk ve pencereden bak</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james, pencereden dışarı baktığında, uçsuz bucaksız bir arazi görür ve gördükleri karşısında şaşkına döner... etrafta hiçbir şey yoktur. az önce geçtiği sokaklar, gördüğü insanlar, hiçbir şey... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james şaşkınlıkla pencereden nikola'ya doğru döner</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: ne yaptın sen?!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: sana üstünde oturduğunu söylemiştim...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="color: #cc0000;">part 12 </span></b>- <b>hastane </b>- <b>11 eylül 2001</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>etrafı en az 10km kare boş bir alan olan ve ormanlık arazinin içerisine gizlenmiş hastanenin bir odasında beyaz bir adamı aynaya bakarken görürüz</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: işte lanet gün geldi, bakalım neler olacak.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(tv kanallarını gezer henüz hiçbir haber yoktur)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o sırada telefon çalar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: dostum nasılsın, ne yapıyorsun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: bu boktan yerde tıkılalı 5 yıl oldu ve artık sabrım kalmadı, lanet butona basın artık</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: merak etme, tüm hazırlıklar tamam. çok az daha sabret, elbiselerini ütüle, ne bileyim tıraş ol, vakit geçir bir şekilde</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: dostum bak ben kendimi çok garip hissediyorum, tam 4 yıldır her aynaya bakışımda başka bir adam görmekten depresif oldum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: biliyorum dostum ama bugün tüm ölülerin özgürlük günü... çeneni azıcık tutabilseydin şuan bu lanet hapisanede değil para içinde kadınlarla seks yapıyor olacaktın</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: neyse neyse, köprünün altından çok sular aktı willy, artık şuradan çıkıp bir an önce Sierra leone'ye gitmek için sabırsızlanıyorum. yalnız bu lanet beyaz tenle orada çok dikkat çekebilirim, eski halime en azından tenimin eski haline dönmesi için birşeyler ayarlayamaz mısın?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: dostum... şuan ben olmasaydım, william gilbert olmasaydı sen boktan leone sahillerinde değil boktan bir mezarda olabilirdin. bence tanrıya şükretmelisin. hem fena da olmamışsın. en azından joseph gibi kanserli durmuyorsun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: tamam dostum haklısın, neyse beni niçin aradın?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: sıradan tüm ölü dostlarımı arayıp özgürlük vaktinin geldiğini hatırlatmak için tabi ki... bu arada vakit gelmek üzere, kapatmam lazım. oraya gittiğinde beni ara amuru... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: tamam dostum, bol şans</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>telefon kapandıktan sonra</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amuru shakur: orospuçocukları beni öldürmemekle büyük hata yaptınız...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>part 13 </b><b>- 21 nisan 1999 - pınarhisar cezaevi</b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hapishanenin bahçesinde alışılmışın dışında bir hareketlilik vardır. mahkumlar kendi aralarında bir mangal partisi düzenlenmiş ve eğlenmektedirler. o sırada... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gardiyan: başkanım ziyaretçiniz var</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt şaşkın bakışlarla ziyaretçi kabul alanına doğru ilerler</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: kimmiş o?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gardiyan: tufan baltalı</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: hayırdır inşallah</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>- ziyaretçi kabul alanı -</b> </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: başkanım... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: hayırdır tufan seni beklemiyordum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: başkanım oldukça kısık sesle konuşmaya çalışacağım ve dediklerimi tekrarlamayacağım. lütfen çok iyi dinleyin</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: hayırdır inşallah söyle tufan, dinliyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: başkanım... size 2 yıl önce bahsettiğim oluşum ve bunun türkiye ayağı ile ilgili dediklerimi hatırlıyor musunuz?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: evet tufan evet, saçmalıklarını gayet iyi hatırlıyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: bakın başkanım dün sayın gilbert ile görüştük ve sizin için neler yapabileceğimiz hakkında sohbet ettik</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: tufan ben senden birşey istemedim ki, allahın izniyle en kısa sürede buradan çıkacağım zaten</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: aslında çıkmaktan çok öte başkanım... zirveye ulaşmak gibi, imparatorluk gibi... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: ne diyorsun seni anlamıyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: çok kısaca özet geçmem gerekiyor fazla vaktimiz yok. bazı şartları var eğer kabul ederseniz namı diğer babamızla başaramadığı şeyleri sizinle başaracaklarından eminler. dünyayı farklı daha yaşanılabilir bir hale getirmek için size de ihtiyaçları varmış</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: yani?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: yani başkanım eğer bugün, şimdi, şuanda bu teklifi kabul ederseniz en geç 3 ay içerisinde buradan çıkacak ve önümüzdeki en az 15-20 yıla damganızı vuracaksınız. ben detayları sizinle diğer görüşmemde anlatıcam. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: anlıyorum... tamam da ne yapmamız gerekiyor ne yani şartları ne?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: basit sıradan şeyler, bir başbakan için yapması çok çok kolay şeyler </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: hah güldürme beni allah aşkına henüz hapishaneden çıkamadık sen bizi başbakan yaptın tufan</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: çok hafife alıyorsunuz başkanım ama dünya çapında bu gruba üye olanların nerelerde olduğuna dair somut örnekler var. g.bush bunun en büyük örneğidir. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: sadece benim tamam kabul ettim demem yetiyor mu yani tüm bu saçmalıklara?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: saçmalık olmadığını tekrarlama gereği hissediyorum ve evet başkanım yetiyor. gelişmelere siz bile inamayacaksınız, ne kadar hızlı ilerlediğinize de inanamayacaksınız</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: tamam kabul ediyorum o zaman ne gerekiyorsa yaparım, tabi başbakan olursam (gülümser)</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: kabul etmenize sevindim başkanım.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>gardiyan: başkanım, süre doldu</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: tamam, haydi selametle tufan... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: görüşürüz başkanım teşekkürler</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
part 14 - 24 temmuz 1999 - </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan rt'yi evinde ziyaret eder</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: geçmiş olsun başkanım, biliyorum yol yorgunusunuz ama sıcağı sıcağına acilen konuşmamız gereken bir konu var. özel olarak bir odada konuşabilir miyiz lütfen?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: tamam, küçük odaya geçelim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>--</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: başkanım size söyleyeceklerim çok ütopik gelebilir ama sizi temin ederim hepsi gerçektir. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: nedir bunlar?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: yaklaşık 15-20 gün sonra türkiyede bir deprem olacak ve muhtemelen tüm marmara bölgesini ciddi şekilde etkileyecek</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: tövbe ya, tufan sen iyi misin, allah'tan başka kimse bunu bilemez</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: size yine daha önce bahsettiğim teknolojinin ilk ciddi denemelerinden bir tanesi ülkemizde yapılacak ve bu sayın ecevit'in bilgisi dahilindedir. ancak kendisi karşı çıkmıştır, buna rağmen süreç işleyecektir. zaten bundan çok kısa süre sonra da sizin döneminiz başlayacak. 2001'den itibaren uzun yıllar sürecek bir dönem... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: sana inanmıyorum tufan, bu konuyu abdullahla da paylaştım, gerçeklik ihtimali var dedi ama sen sanki fazla abartıyorsun.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan biraz sinirlenir</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: başkanım o zaman şimdi gidiyorum ve 20 gün sonra sabırsızlıkla beni aramanızı bekleyeceğim. sonrasında tekrar konuşuruz</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: peki, sen bilirsin selametle..</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW_0OmdVyBQA98VuSk9HDzQN1bj-7IJdFlEaNHt9yh919NeKwu4hstQrR1e3o1EzdXEtxWFR8iE6pJj2XQn-7qU65UOk0VDu7TQrs-C_-xEAXRxlYmfkssvx6sIYaUHyrM5ZZZbkRs3C8/s1600/basbakan_recep_tayyip_erdogan.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW_0OmdVyBQA98VuSk9HDzQN1bj-7IJdFlEaNHt9yh919NeKwu4hstQrR1e3o1EzdXEtxWFR8iE6pJj2XQn-7qU65UOk0VDu7TQrs-C_-xEAXRxlYmfkssvx6sIYaUHyrM5ZZZbkRs3C8/s320/basbakan_recep_tayyip_erdogan.jpg" height="320" width="297" /></a></div>
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"><strong> </strong></span><strong>17 ağustos 1999 - deprem sonrası ilk sabah-</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><br />
</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: tufan haklıymışsın, hemen evime gel bekliyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: yurtdışındayım sayın başkan... böyle bir süreci oturup korku içinde bekleyecek değildim. gelişmeleri takip ediyorum ve gerçekten üzüldüm ancak bu da size bazı şeyleri açıklamıştır sanırım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: evet, tufan dehşet içindeyim. ne gerekiyorsa yapalım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan: 2 gün sonra istanbulda olacağım. geldiğimde sizi ararım</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;">part 15</span> - 29 temmuz 1999</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tufan istanbul'a dönmemiştir ve rt'yi amerika'ya davet etmiştir. rt ilk uçakla houston'a gitmiş ve yabancı kişilerin de bulunduğu gizli bir toplantıya katılmıştır</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>tercüman aracılığıyla şu konuşmalar geçer,</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: sayın başkan öncelikle şunu belirteyim, zorlu ama bir o kadar da tarihe adınızın kazınacağı bir döneme girmiş bulunuyorsunuz. 1-2 yıl içerisinde sizden bir parti kurmanızı isteyeceğiz ve müslüman kesimin çoğunlukta olduğu ülkenize hitap eden bir propagandanız olacak ki seçimlerde işimiz kolaylaşsın</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: müslüman kesimin çoğunlukta olduğu bir gerçek ancak islami görüşlü partilerin hepsi bırakın liderliğe oynamayı barajı bile geçemez durumdalar. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: işte tam da bu noktada biz devreye giriyoruz. bizim dünyanın dört bir tarafına yayılmış adamlarımız ve teknolojimiz sayesinde sizin sadece gösteriş olarak seçim propagandası yapmanız seçimi kazanmanıza yetecektir.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: ne yani oylar ile ilgili bir oynama mı yapacaksınız?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: öyle de denebilir ve göreceksiniz ki tüm seçimlerde yüzde 50'ye yakın oy toplayarak halkınıza bükemediği bileği öptüreceğiz. ayrıca tüm imkanları da önünüze sereceğiz. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: peki tüm bunları neden yapıyorsunuz?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: o konu biraz gizlilik çerçevesinde yürüyor. mesela bakın sizin de haberiniz olduğu gibi ilk ciddi teknoloji denememizi sizin ülkenizde yaptık ve bunun için de bazı işlerin tırnak içerisinde yürümesi gerekiyordu. yine örnek vermem gerekirse 1-1,5 yıl içerisinde amerika tarihindeki en büyük terörist saldırıyı yaşayacak ve tüm bunları organize etmemizin tek bir sebebi var</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: nedir o?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: yeni dünya düzeni... Ve ve ve sayın başkan bu yeni dünya düzeni içerisinde size de ihtiyacımız olacak.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: neler gibi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: 99 yılında denediğimiz teknolojinin daha fazlasını şimdiden belirlediğimiz bir tarihte yine sizin ülkenizde deneyeceğiz. ama korkmayın bu sefer metropollerinize bir zarar gelmeyecek... daha sonrasında da takriben 2018 yılında sahte bir uzaylı istilasıyla boğazköprüsü'nü yok edeceğiz. o yüzden şimdiden yeni bir köprü yaptırmaya başlasanız iyi olur.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: çok açık sözlüsünüz ancak bu söylediklerinizin hiçbirini kabul edemem, bunlar insanlık dışı davranışlar.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: korkarım artık süreç başladı sayın rt, bundan geri dönmenin tek bir yolu vardır. lider ölürse plan iptal olur. siz hayatta kaldığınız sürece ki öyle umut ediyorum, bu süreç işleyecektir. size verilen talimatları harfiyen yerine getirdiğiniz takdirde 2022 yılında başlayacak olan yeni dünya düzenimizde tüm aileniz ve siz huzur içerisinde yaşayabilirsiniz. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>rt: bu saçmalıklara daha fazla dayanamayacağım, özür dilerim bay gilbert.. hoşçakalın</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;">part 16 </span>- 27 aralık 2012</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><br />
</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>spiker: yayınımıza üzücü bir haberle ara vermek zorunda kaldık sayın seyirciler. 2 aydır kalın bağırsak kanseri ile mücadele eden rte bugün öğle saatlerinde tedavi gördüğü atlanta St Joseph's hastanesinde birden fenalaşarak yoğun bakıma kaldırıldı. tüm çabalara rağmen kurtarılamayan rte'nin naaşı yarın öğleden sonra memleketi Rize'ye oradan da defnedilmek üzere istanbul'a getirilecek. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>televizyonu izleyen 2 adam aralarında konuşmaktadır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: şu shakuru'nun olduğu hastaneye mi götürecekler bunu da</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam2: evet sanırım... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: zaten işe yaramayacak kim varsa hepsi doluştu, bunları kim seçiyor anlamış değilim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam2: murat deniz diye duydum ama tam emin değilim... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: murat mı? o ne anlar yahu güldürme adamı</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam2: istihbarat sağlam sen içini ferah tut... murat diye duyduysam doğrudur. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: iyi hadi bakalım... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam2: bu arada birşey daha duydum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: neymiş o?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam2: 4 ocak'ta yolun istanbula düşecek olursa boğaz köprüsünden geçeyim deme</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: neden?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam2: booooom! Hahahahah</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;">part 17 -</span> 11 eylül 2001</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru hastaneden çıkmıştır, şehir merkezine gelir ve bir bankaya girer</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: merhaba ismim Christian, adıma yatırılmış tüm parayı çekmek istiyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankacı: soyadınız nedir bay christian</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: fremont, Christian Frémont... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankacı: bir saniye efendim... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu sırada amuru'nun telefonu çalar, arayan william'dır</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: hahahahhaaaa bunu görmeliydin dostum bunu görmeliydin!!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankanın televizyonundan 11 eylül saldırının görüntüleri döner, tüm müşteriler bir anda işini gücünü bırakır ve korku dolu gözlerle televizyonu izler</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru telefonu kapatır</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankacı: efendim, 1,5 milyon doların hepsini de çekmek istiyor musunuz?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: hayır 500bin dolarını Andorra <st1:personname productid="la Vella'daki" w:st="on">la Vella'daki</st1:personname> hesabıma, kalan 1 milyonu da freetown'daki hesabıma yatırılmasını istiyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankacı: efendim freetown'da hesabınız bulunmuyor</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: lanet siera leone diye arattır</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankacı: tamam efendim kontrol ediyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru sıkıntılı bir bekleyiş içine girmiştir o sırada yanına şaşkın bakışlarla bir adam yaklaşır... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: christian? christian fremont? </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: e, evet?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: lanet olsun burada ne işin var dostum hahaha bu ne büyük bir tesadüf böyle</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: sizi tanımıyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: yıllar seni hiç değiştirmemiş ama halen lanet sarkozy'nin köpeği gibi kokuyorsun hahhaha</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankacı: bay fremont işlemleriniz tamamdır, şuraya bir imza atmanız gerekiyor</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru evraklara imza atarken bir yandan da bu adamın kim olduğunu düşünmeye devam eder. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bankacı: bay fremont paranızı almak için lütfen benimle gelin</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru bankacıyla birlikte adamın yanından uzaklaşırken adam amaru'ya seslenir... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: hey fremont!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru arkasına bakmaz... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: hey lesane parish!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru arkasına bakar ve şaşkın gözlerle adamı süzer</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: yeni ismine daha alışamamışsın dostum, hava alanında görüşmek üzere</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: (içinden kısık sesle)bu da kim amk </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong> <span style="color: #cc0000;">part 17</span> - 13 mart 1903- flashback</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>... james şaşkınlıkla pencereden nikola'ya doğru döner</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: ne yaptın sen?!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: sana üstünde oturduğunu söylemiştim... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: nikola bunu tekrar yapmak istiyorum ve bu sefer dışarı çıkmak istiyorum ve geleceği görmek istiyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: hayır james bunu tekrar yapamayız. gerçekten tehlikeli olabilir</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: her istediğini yapabilirim, lütfen!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: peki, koltuğa geç... seni belki geleceğe götüremeyeceğim ama zamanın ve yerin değiştiğini hissedeceksin</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: ta, tamam..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola mutfağa gider ve bir kahve getirir. kahvesini yudumlar, birkaç yudum sonra ikisi de kendilerini bir inşaatta bulurlar.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: tanrı aşkına nikola neredeyiz biz</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: şşş... sessiz ol ve olacakları izle</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>inşaata koşarak biri girer, elindeki kitap büyüklüğündeki aleti inşaatın kolonlarından birine çakar ve hemen oradan uzaklaşır</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: o, o, o sen değil misin?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: (tebessüm eder)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bina sallanmaya başlar ve james tedirgin olur</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: neler oluyor nikola?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: az sonra evimizdeyiz sakin ol</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong>-- <span style="color: #cc0000;">part 18</span></strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bilinmeyen yer</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>70e yakın takım elbiseli konuşmacıyı dinlemektedir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: y/spanes;"> </span>konuşmacı: dünya nüfusunu 1 milyarın altında tutmalıyız. bunu yapabilecek gücümüz var mı? sayın başkanın da dediği gibi "evet bunu yapabiliriz".</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>katılımcı: profesör bir sorum olacak... kuş gribi, hiv ve aids. bunlarla ne kadarlık bir azalma hedefliyoruz. bana kalırsa oldukça düşük bir popülasyona etki edebiliriz</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşmacı kısa süre duraksar ve slaytı değiştirir. sinevizyonda steve'in hazırladığı oyun kartlarından birini görürüz</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-world war three-</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>salonda kısa süreli bir uğultu olur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşmacı: şaşkınlığınızı anlayabiliyorum baylar ama 7 aralık 2011'de butona basılacak 21 aralık 2012'de ise ilk kurşun tanrı bilir hangi ülkeye düşecek. dua edelim de lanet california'ya düşmesin hahahahah</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>katılımcı: profesör 7 aralık 2011'den 21 aralık 2012'ye kadar 1 yıldan fazla bir süre var. bu süre zarfında neler yaşanacak bu konu hakkında bilginiz var mı?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşmacı kalabalığın içinden bu soruyu soranı kısa bir süre süzer ve aksanı bozuk bu kişinin kim olduğunu anlamaya çalışır... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşmacı: bize ait olan herkesin de bildiği gibi katı kurallarımız vardır bizim. bu kurallardan birisi de kuralı koy ve kurala uy kuralıdır. yani büyük şef, bize 8 yıl öncesinde hep şunu söylerdi, 7 aralık 2011'e kadar 3.dünya savaşı için bir kibrit dahi çakmayacaksınız, bırakın sizi engellemeye çalışsınlar ve eğer ki başarırlarsa bırakın haklı zaferlerini kutlasınlar. ancak 7 aralık 2011'e kadar kimse size engel olamazsa 21 aralık 2012'de olacaklar hakkında bu dünyayı kurtarmak için artık çok geç kalmış olacaklar. anlayacağınız bay erdoğan, şuan tek yaptığımız büyük üstadın emirlerini harfiyen yerine getirmektir. başka sorusu olan?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>erdoğan: profesör, ben ve ekibim hedeflerimizin asya ayağında sonuna kadar yanınızdayız. teşekkür ederim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>konuşmacı: rica ederim, sevgili babanıza selamlarımı iletin...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong> <span style="color: #cc0000;">part 19</span> - laboratuar</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>büyük, çok büyük bir laboratuvarda onlarca kişinin sıraya girdiği görülür... sıradakilerin yüzü görünmez sadece arkalarını görürüz</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: sen başla!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-adım robyn fenty, 20 şubat 1988 barbados doğumluyum. dünyaca ünlüyüm, hayranlarım beni rihanna diye çağırır. yılanlardan ve elmadan nefret ederim. believe fountain'in kurucusuyum.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: kes yeter, hey sen devam et!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-adım marshall bruce mathers, 17 ekim 1972 missouri doğumluyum. dünyaca ünlüyüm, hayranlarım beni eminem diye çağırır. popçulardan nefret ederim. shady records'un kurucularındanım.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: tamam, sen uzun saçlı devam et bakalım</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-adım joseph michael jackson, 29 ağustos 1958 Indiana doğumluyum. dünyaca ünlüyüm. hayranlarım beni michael jackson diye çağırır. çöllerden ve kumdan nefret ederim. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: ve?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-ve, 25 haziran 2009'da öldüm. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görevli: efendim, adada bir ziyaretçiniz var ve sanırım durum biraz acil. 2 dakika içinde yukarıda olmanız gerekiyor</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: lanet olsun george, bu lanet laboratuvar adanın yaklaşık <st1:metricconverter productid="500 metre" w:st="on">500 metre</st1:metricconverter> dibindeyken 2 dakika içinde oraya ışınlanmamı mı bekliyorsunuz!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görevli: ben değil ama o bekliyor... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: tamam tamam, siz de ne bakıyorsunuz hepiniz hücrelerinize girin hadi pislikler!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam asansöre biner ve yukarı doğru yavaşça çıkmaya başlar, asansörde asılı bir broşür dikkat çeker... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-welcome to sierra leone-</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;"> part 20 </span>- 4 aralık 1964 - hastane - istanbul</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: şimdi nasılsın?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: biraz daha iyiyim, onu koynuma alınca büyük bir huzura kavuştum diyebilirim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: şey... yarın onu alacaklar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: ben o saçmalıklardan bıktım, kızımı hiç kimseye veremem. pis şeytanın hizmetkarları!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: iyi bir gelecek vaat ediyorlar. 4 yaşına geldiğinde de kanada'ya götürmek istiyorlar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: sen oraya git, o buraya gelsin, 2549 numara ölsün, bomba patlasın, o vurulsun, o olsun bu olsun! bu ne be! yeter be!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: sakin ol lütfen</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: sakin olamam neden sakin olacak mışım! bu orospularla bu pezevenklerle kim uğraşırsa uğraşsın ama sen uğraşmayacaksın anladın mı beni!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: lütfen sakin olur musun?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: olamaaaaaaaaaam! sakin olamaaaaaaaaaam! ben düzgün bir hayat istiyorum ya yeter artık sikerim yeni dünya düzeninizi de sizi de ya bıktım anlıyor musun bıktııııııııım!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: lütfen düzgün konuş ve küfür etme lütfen</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: ooo bakıyorum da gizli mizli işlere bulaştığından beri kibarlığından da geçilmiyor!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: ben her zaman böyleydim, senin sinirlerin bozuk. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: çık dışarı nizamettin, defoooooooooool! defoooooooooooooooool!!!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>hemşire: Yücel hanım! yücel hanım iyi misiniz? size hemen bir sakinleştirici yapıyorum...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;"> part 21</span></strong> - <strong>12 eylül 2001</strong> -<strong> sierra leone</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>- bintumani otel -</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: merhaba adım christian fremont, rezervasyonum vardı</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>reception: kimlik lütfen</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: buyurun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>reception: 2.kat 2140 numaralı oda efendim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: teşekkür ederim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: bavulunuzu taşımanıza yardım edeyim efendim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: teşekkür ederim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: buyurun odanız burası... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: şey... üzerimde leone yok, bahşiş olarak dolar işini görür mü dostum?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: teşekkür ederim efendim ben işimi yapıyorum, hiç gerek yoktu</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: sen al yine de bu parayı (100 dolar)</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: efendim bu, bu çok büyük bir para</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: cebine koy ve beni iyi dinle şimdi, sana birşey danışacağım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: tabi efendim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: kapıyı kapat... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: sizi dinliyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ascension adasına nasıl gidebilirim?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy kısa bir süre duraksar... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: saint helena'daki adadan mı bahsediyorsunuz?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: evet, yani sanırım, oraya bağlı olduğunu duymuştum sadece</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: evet efendim ama oraya gidiş biraz zorludur, hatta gidiş yok denebilir ama size yardımcı olabilirim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: tamam anlat... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: öncelikle buradan 50-<st1:metricconverter productid="55 km" w:st="on">55 km</st1:metricconverter> uzaklıkta olan john obey kumsallarına gitmeniz gerekiyor. orada dostum jeremy yaşıyor. onunla konuşup sizi ricketts'e bırakmasını söyleyebilirim.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ee sonra?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: efendim ricketts'ten ascension adasına geçmeniz için oradan teknesi olan biriyle anlaşıp yaklaşık 1 gün süren deniz yolculuğu için hazırlanmanız gerekecek... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ya birini bulamazsam?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy: bu bana verdiğiniz 100 dolar ile her istediğinizi yaptırabilecek insanlar var o adada efendim... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: tamamdır, yarın uzun bir yolculuğa çıkıyoruz o zaman...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong>-<span style="color: #cc0000;"> part 22</span> - 12 eylül 2001 - sierra leone</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>- bintumani otel -</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bellboy odadan çıkmıştır ve amaru tv'yi açmıştır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>spiker: hain saldırının görüntülerini tekrar ekrana getiriyoruz. işte, işte birinci uçağın kuleye çarpma anı... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: lanet şey çok amatörce olmuş, bunu ben görebiliyorsam herkes görür</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>..telefon çalar..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: dostum, ne yaptın geldin mi cennetine hahhaha</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: tam da seni anıyordum william, bu, bu çok amatörce olmuş dostum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: sakın bana anlaşıldığını söyleme shakur</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: dostum bilmiyorum ama sanki belli gibi, belki de biz olayı bildiğimiz için bana öyle gelmiştir</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: sanmam, haklılık payın var. bush ağzımın orta yerine sıçtı diyebilirim. kıçıma tekmeyi koymasına çok az kaldı</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: hahaha olsun sana da bir operasyon ve sonra puff! sierra leone'ye hoş geldiniz! hahahha</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: düşüncesi bile korkunç dostum. neyse iyi olduğundan emin olmak istedim. otel nasıl?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: gayet güzel dostum. herşeyden memnunum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: tamam konuştuğumuz gibi 2 gün sonra dr fong ile görüşüp birlikte fransa'ya geçeceksiniz.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: tamam dostum merak etme sen, haydi görüşürüz iyi bak kendine</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: görüşürüz</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>..telefon kapanır..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: amaru'dan fransaya sevgiler... ben yokum</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;">part 23</span>- john obey beach</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: aa merhaba, ben jeremy bemsfield'ı arıyordum</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam eliyle ileride duran barakayı işaret eder</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: teşekkürler</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: merhaba kimse yok mu?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: kime baktın?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: jeremy, jeremy bemsfield'ı arıyordum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: benim, nasıl yardımcı olabilirim dostum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: beni bintumani'den Omar yönlendirdi, sanırım arkadaşınmış.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: aa evet, şu bellboy çocuğu diyorsun. arkadaşım değil ama severim, neyse ne istiyorsun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ricketts'e geçmem gerek</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: kaç paran var?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ne kadar gerekiyor?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: siz lanet turistler çok cimrisiniz, kaç paran var dedim?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: tamam, 100 dolar yeter mi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: Ne zaman yola çıkıyoruz dostum!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy ve amaru, yola koyulurlar tekne adaya doğru açılmaya başlar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: ricketts gibi lanet bir yerde ne bok yiyeceksin dostum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: turistik diyelim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: dostum anlamıyorsun galiba, bir bok yok orada john obey emin ol daha iyi bir yer</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: aslında ascension adasına geçicem oradan</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: ne! hahahah ascension'a mı ahahahha</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: komik olan nedir?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: yok birşey de siz lanet turistler paranızı boktan yerlere atmayı seviyorsunuz. neyse seni oraya götürebilirim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ciddi misin sen?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: evet, ama yol uzun sürüyor o yüzden 200 dolarını daha alırım.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: tamam anlaştık, yiyecek ne var teknede?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: birşey yok ama ricketts'e vardığımızda birşeyler alırız.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ok</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy ve amaru, ricketts'ten alışverişlerini yaparlar ve ascension adasına doğru yola çıkarlar. tam 6 saattir yoldalardır ve artık yemek yemek için halı gibi olan denizin ortasında demir atarlar ve keyif yaparlar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: daha ne kadar yolumuz var</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: 12-13 saat kadar</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: çokmuş! </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: dostum seni sevdim, yoksa hiçkimse beni buraya getiremezdi</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: daha çok dolarları seviyor gibi bir halin var</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: eeeh neyse... o da ne lanet olsun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ne ne?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: karşıdan geleni görmüyor musun, bunlar da kim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: sadece bizim gibi bir tekne dostum niye panikliyorsun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: dostum ben buraları avcumun içi gibi bilirim, insanları da adım gibi bilirim... ve bu gelenler hiç de iyi birilerine benzemiyor, güven bana... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy ve amaru'nun şaşkın bakışları arasında gördükleri tekne iyice onlara doğru yaklaşır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: hey sen, beyaz göt</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: bana mı diyorsun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: jeremy hiç beyaza benziyor mu?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: seni tanıyorlar lanet olası pislik</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: kim bunlar ben tanımıyorum!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: kesin konuşmayı. john, jeremy'yi aramızdan ayır bakalım... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>john: peki efendim. (jeremy'yi tek kurşunla öldürür)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: lanet olsun ne yapıyorsunuz, siz kimsiniz!!!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o sırada ağır adımlarla kaptan köşkünden bir adam çıkar... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: sen!... nikola?! </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong> <span style="color: #cc0000;">part 24</span> - 24 mayıs 2003- riga</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>..koşuşturmaca..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: tamam mı herkes hazır mı?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab erener: hazırız tamamdır, kalbim duracak. demir, demir nerde demir?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir demirkan: buradayım hayatım tamamdır</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab erener: biraz gelsene</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ikisi bir köşeye çekilirler</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>türkiye eurovision set ekibinden biri: son 5 dakikaaaaaaaaaaaa</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: (kısık sesle) demir bak fazla vakit kalmadı, dönebiliriz istersen</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: saçmalama bu saatten sonra dönemeyiz</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: o ayinde neler olduğunu bana hala anlatmadın</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: şu geceden sağsalim çıkalım hepsini anlatıcam merak etme, şimdi olayına konsantre ol</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: demir, son 3 dakika adamım... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: tamam şef... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: dansçılara figürü iyice öğrettin mi?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: koreograf çok kez elden geçirildi </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: tamam</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>türkiye eurovision set ekibinden biri: son 2 dakikaaaaaaaaaaaaa</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: sertab, dansçılarını al ve hazırlan, bol şans</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: teşekkürler will... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab ve ekibi sahneye çıkmak için son hazırlıklarını yaptığı sırada demir ve william fısıldaşmaya varan konuşmalarla sahne arkasında bir yerde ayaktadırlar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: yalnız şu konuyu nasıl aşacağız emin değilim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: hangi konu?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir sahne arkasında bekleyen tatu grubunu gözüyle işaret eder</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: merak etme oylama ekibi bizden..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: anlıyorum, onu zaten tahmin ettim de yani insanlar bunu nasıl karşılayacaklar. yani dünyaca ünlü michael jackson ile bizim tarkan'ı yarıştırmak gibi birşey bu... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: bana sakın michael deme dostum... neyse sen bazı şeyleri tam anlamadın galiba! şuan burada gördüğün sahne, burada gördüğün insanlar, seyirciler içindeki yüzlerce kişi, teknik ekip, reji, yönetmenler, tv kanalları aklına ne geliyorsa ne görüyorsan hepsi bizim hizmetimizdeler ve sizin hizmetinizdeler. sayın erdoğan bize ait olur olmaz ilk isteklerinden biri de eurovision zaferiydi. biz de bunu geri çevirmedik. Çok merak ediyorsan yine de söyleyeyim. tatu sahne aldığı sırada ses monitörleri bozulacak, dolayısıyla detone olmamaları için hiçbir sebep olmayacak. oylama sonuçları açıklandığında da detone oldukları için oy kaybettikleri dedikodusunu yayacaklar. hepsi bu!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: hımm, zekice ve basitmiş... william, tüm bunlar olmasaydı yani sizin ekip olmasaydı, sence bu şarkıyla kaçıncı olurduk?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: dostum bu soruya cevap veremem çünkü zaten sizin olacağınız haberi bize yıllar önceden bildirilmişti. o yüzden siz hep birinciydiniz ama fikrimi sorarsan biz olmasaydık da ilk 10'a oynardınız</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
demir: başlıyor başlıyor!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: (alaycı bir tavırla)tanrım ne heyecan...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;">part 24</span> - 24 mayıs 2003- riga</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab sahnede şarkıyı seslendirirken demir demirkan ekibin içine karışır, william ise bir köşede tek başına izlemeye devam eder.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(Every way that I can</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>I’ll try to make you love me again</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Every way that I can</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>I’ll give you all my love and then</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Every way that I can</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>I’ll give you all my love and then</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Every way that I can</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>I’ll cry, I’ll die</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Make you mine again)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: bu iş bu kadar... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab şarkıdan sonra içeri gelir ve sevinç çığlıkları içerisinde ekibin yanına gelir</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>kadın: çok iyiydin tatlım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: süperdin sertab!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: tebrik ederim hayatım, süperdin!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab kısık sesle..</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: william nerede?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: bilmiyorum buralardadır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o sırada william telefon görüşmesi yapmaktadır</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: evet efendim, evet... 6-7 saniye kadar... çok iyi miydi buradan tam göremedim ama 8-10 saniye kaldı. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: ben izlemeyedim, adadayım, bu kadar şamataya değdi mi peki?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: değdi diyebilirim. fena değildi</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: peki... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: hah, william nasıldık?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>william: demir, kötü olsanız dahi birşey değişmeyecekti zaten. çok sıkıldım benim gitmem gerek, şimdiden tebrikler. iyi eğlenin, tadını çıkarın</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: (şaşkın) teşekkürler.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>aynı gün - sabaha karşı 05:00 - sertab'ın evi -</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: dünyaca ünlü olduk resmen çok mutluyum ama sen pek iyi değil gibisin neyin var?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: yo, yo iyiyim... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: hayır, iyi değilsin, neyin var bebeğim?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: william... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: ne olmuş?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: saat 2 gibi beni aradı da... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: eee?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: sonrasında mesaj da attı... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="spanacerun: yes;"> </span>sertab: demir çıldırtma beni ne yazdı ne dedi!?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: mesajı görmek istediğinden emin misin?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: tabi ki eminim hemen göster</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: sakın moralin bozulmasın ama?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>sertab: ya demir ne oldu söylesene</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: tamam gösteriyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mesajda yazanlar;</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>dostum, bana biz olmasaydık kaçıncı olurduk diye sormuştun hatırlarsan, şimdi sana gerçek sonuçları açıklıyorum. yine de moralini bozma</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1-Rusya- Tatu-Ne Ver', Ne Boysia - 192 puan</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>2-Belçika - Urban Trad Sanomi - 171 puan</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>3-Norveç - Jostein Hasselgård I'm Not Afraid To Move On- 155 puan</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>4-isveç- Fame Give Me Your Love - 92 puan</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>5-türkiye-sertab erener-every way that i can- 81 puan</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>demir: üzgünüm... çok da sevinecek bir durum yok ortada</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;">part 25 -</span> 1903 - </strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james, nikola ile yaptığı inanılmaz görüşmenin ve deneyimle gördüklerini ve yaşadıklarını anlatmak üzere amerika new york'a gider. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>new york'da yakın dostu jacob schiff ile görüşür.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: buna inanamayacaksın, anlattıklarıma inanamayacaksın jacob!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jacob schiff: sakinleş james, bu ne telaş, ne olmuş olabilir ki?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: sakın bana deli deme..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(james nikola ile yaşadıklarını anlatır. zamanda yolculuk ettiklerinden bahseder)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jacob schiff: söylediklerine inanıyorum, ee inanıyorum fakat... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: fakat'ı yok bu işin jacob, senin yardımına ihtiyacım var.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jacob schiff: james, sana inanıyorum ama benim de görmem gerekiyor. Hatta yanımızda sevgili dostum john philip'i de getirmek isterim.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: o da kim?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jacob schiff: john philip sousa... örgüt için çok emeği geçiyor. böyle birşeyi görmeyi o da hak ediyor bence</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: bunun için nikola'ya hemen bir telgraf çekiyorum o zaman... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james telgrafı çeker ve 1 hafta sonra cevap gelir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: sizi ağırlamaktan büyük onur duyacağım... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>1 hafta sonra - hırvatistan</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james, john ve jacob, nikola ile tanışırlar ve yolculuk için hazır olduklarını söylerler. ancak john sousa'nın deli tavırları nikola'nın sinirini bozar</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: bay john sousa'nın nesi var acaba?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>john: ben bu saçmalığa inanmıyorum ve çok sıkıldım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: john! lütfen şuan misafiriz ve saygılı olman gerekiyor</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: yo, yo... size ne bunun bir saçmalık olmadığını ispatlayabilirim bay john</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(çekmesinden bir silah çıkarır ve john'a uzatır)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: bu belinizde dursun, gerçek bir kan akıtıp tadına bakmak isteyebilirsin</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(herkes birbirine bakar ve susar)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: evet baylar, lütfen diğer odaya geçelim.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>(bu sefer bir jenaratör çalıştırır)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: evet baylar sihirli bir yolcuğa çıkıyoruz. yalnız yüzme bilmeyen varsa gelmesin hahahahah</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>3 misafir, nikola'nın ne demek istediğini tam olarak anlayamadan kendilerini bir anda bir teknenin içinde bulurlar. kaptan görünüme giren nikola, tekneyi sürmektedir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: evet baylar az sonra olacaklara hazırlanın! </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jacob: lanet olsun bu adam büyücü!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: bakın ileride bir misafirimiz var ve sanırım onu iyi tanıyorum. eğlenceye hazırsanız rollerinizi anlatıyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: sen bay james, karşımızdan gelen botun içinde bir zenci var ismi jeremy, yanındaki de zenciden bozma beyaz... ona laf atmanı, sataşmanı ve korkutmanı istiyorum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: tamam da zenciden bozma beyaz ne demek?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: boşver james ve john... james sana komut verdiğinde aniden sana verdiğim silahı çıkarıp jeremy'yi yani zenciyi öldüreceksin.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>john: ta, ta tamam... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: jacob lütfen siz de benimle içeride olan biteni izleyin... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jacob: peki.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>nikola: işte yaklaşıyoruz!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: eeeh neyse... o da ne lanet olsun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: ne ne?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: karşıdan geleni görmüyor musun, bunlar da kim</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: sadece bizim gibi bir tekne dostum niye panikliyorsun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: dostum ben buraları avcumun içi gibi bilirim, insanları da adım gibi bilirim... ve bu gelenler hiç de iyi birilerine benzemiyor, güven bana... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy ve amaru'nun şaşkın bakışları arasında gördükleri tekne iyice onlara doğru yaklaşır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: hey sen, beyaz göt</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: bana mı diyorsun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: jeremy hiç beyaza benziyor mu?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: seni tanıyorlar lanet olası pislik</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>jeremy: kim bunlar ben tanımıyorum!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>james: kesin konuşmayı. john, jeremy'yi aramızdan ayır bakalım... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>john: peki efendim. (jeremy'yi tek kurşunla öldürür)</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: lanet olsun ne yapıyorsunuz, siz kimsiniz!!!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>o sırada ağır adımlarla kaptan köşkünden bir adam çıkar... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>amaru: sen!... nikola?! </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;">part 26</span> - laboratuar</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görevli: efendim, adada bir ziyaretçiniz var ve sanırım durum biraz acil. 2 dakika içinde yukarıda olmanız gerekiyor</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: lanet olsun george, bu lanet laboratuvar adanın yaklaşık <st1:metricconverter productid="500 metre" w:st="on">500 metre</st1:metricconverter> dibindeyken 2 dakika içinde oraya ışınlanmamı mı bekliyorsunuz!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>görevli: ben değil ama o bekliyor... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: tamam tamam, siz de ne bakıyorsunuz hepiniz hücrelerinize girin hadi pislikler!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam asansöre biner ve yukarı doğru yavaşça çıkmaya başlar, asansörde asılı bir broşür dikkat çeker... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-welcome to sierra leone-</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: şu boktan afişi de buraya asmasalar olmaz</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam asansörle yukarı çıkarken asansörde asılı olan sierra leone'ye hoşgeldiniz yazısını söker ve avucunda sıkıştırıp yere atar. Yere attığında asansörün tabanında birşey dikkatini çeker ve eğilir... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: bu da ne böyle, kim düşürmüş olabilir</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam yerde bulduğu gizemli duran yüzüğü daha sonra incelemek için cebine atar ve asansör adaya ulaşır</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: vay vay vaaay. nasılsın dostum, uzun zaman oldu görüşmeyeli!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: murat? sen, yani beni nasıl, sen yani geleceğini bilmiyordum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: bilmemen çok normal neyse lafı fazla uzatmayacağım. 2245'in işi bitti, kopyası ne durumda?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: şey, tam anımsayamadım kodu... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: amy jade! </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: ha, ha tamam... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: hemen kopyalama işini bitirmen gerekiyor, aşağıdaki kalabalığın da artık özgürlük şarkıları söylemelerine çok az zaman kaldı, umarım iyi eğitilmişlerdir</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: gerçeklerinden hiçbir farkı yok emin olun</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: güzeeell... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<strong><span style="color: #cc0000;"> part 27 </span>- sezon finali -</strong></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz ve adam asansöre binip aşağıya inerler. kopyaların hepsi hücredelerdir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>prof: murat bey hoşgeldiniz, büyük şeref büyük onur duydum</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: teşekkür ederim, o şeref bana ait... neyse annie, annie nerede?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>prof: en iyi hücremizde efendim ve bu onu biraz şımarttı sanırım</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: görebilir miyim?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>prof: tabi ki... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: michael jackson, eminem, rihanna, tupac gibi dünyaca ünlü yıldızların kopyalarının arasından geçerek, annie'nin bulunduğu hücreye ulaşır.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: ben kimim?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: linda'nın eşi</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: nerelisin?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: kanada</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: beni nereden tanıyorsun?</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>annie: komşumdun</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: profesör, teşekkür ederim gayet iyi... </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>prof: ben teşekkür ederim murat bey... </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: 5 dakika içinde tüm ekibi beyaz salona toplamanı istiyorum profesör</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>prof: elbette efendim</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>5 dakika sonra</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: değerli arkadaşlarım, çok çok uzun bir yolculuk sürecinden geçtik. Hep beraber ütopik şeylerle uğraştık ve çoğumuz ailesinden eşinden kızından ve oğlundan vazgeçti. çoğumuz bu çok sevdiğimiz kişilere oyunlar oynadık, rol yaptık ve bugüne kadar geldik. ancak tüm bunların tek bir amacı tek bir sebebi vardı. O da 21 Aralık 2012'de kurulacak olan yeni dünya düzeninden başka birşey değildi!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bu yeni dünya düzeninde malesef ki çoğu insan aramızda olmayacak, çoğu insan kafayı yiyerek intihar edecek, çoğu insan din denilen saçmalıktan vazgeçecek ve doğru yola adım atarak gelecek... Ancak çıkacak olan büyük savaş, çok büyük bir kayba neden olacaktır. lütfen ailelerinizde şimdiden vedalaşın. onları 1 sene sonra göremeyebilirsiniz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>savaştan sonra yeni dünya düzenini kabul etmeyen kişiler öldürülecek, tek tek, birer birer... biz neden bu insanları kopyalıyoruz sanıyorsunuz bir fikri olan var mı?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-kısa süreli sessizlik olur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: değerli dostlarım, amaçlarımızın başında, tüm dünyanın manevi iç huzurunu bozmak, onları din saçmalığından uzaklaştırmak, efendimizin hizmetkarı yapmak ve kaliteli kan hatlarıyla dünya üzerinde yeni bir tek devlet kurmaktır. bu kopyalanan kişiler 3.dünya savaşından sonra özgürlüklerine kavuşacaklar, sahte uzaylı saldırıları, sahte depremler, iç savaşlar, olağandışı tabiat olayları inançlı diye adlandırılan insanların artık kıyametin geldiğine inandıracak. bu da yaptığımız araştırmalara göre 30 yıl içerisinde popülasyonu istediğimiz seviyelere indirecektir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bakın arkadaşlar, biz bu yeni dünya düzenini görürüz görmeyiz, bu düzenin içinde oluruz olmayız onu bilemem. çünkü bu 2012'den sonra başlayacak çağın taş devrinden farkı olmayacaktır. yeni bir yapılanma içine girilecektir. dolayısıyla süreç uzun olacak, 1700'lü yıllardan beri bunun temelleri atıldı ve artık sona yaklaştık. biz de bu süreçte görevimizi ve misyonumuzu tamamlamakla yükümlüyüz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>ancak profesörün şimdi size bir müjdesi olacak... profesör?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>profesör: sevgili arkadaşlar, ascension adası'ndaki laboratuarımızda bildiğiniz gibi insan ömrünü 100-150 sene arasında uzatmak için yaptığımız çalışmalar artık sonuç vermek üzere</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-büyük bir uğultu olur-</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>profesör: ve sanırım tüm bu projede olanlar bu ölümsüzlük ile taçlandırılacaklar.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>mühendis seslenir: ya ailelerimiz?</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>profesör: malesef ailelerimizi bu süreç içerisine alamayacağız.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>murat deniz: teşekkür ederim profesör. sözlerimi nikola'nın şu güzel sözüyle noktala... lanet olsun neler oluyor!</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>profesör: sakin olun, panik yapmayın!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-herkes koşuşturmaya başlar- çok şiddetli bir deprem olmaktadır -</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-laboratuar yıkılma durumuna gelir, duvarlar çatlar, monitörler yerlere düşer-</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>-her yer toz duman olur-</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bir kişi acil çıkış merdivenlerini kullanarak yukarı tırmanmaya başlar. göz gözü görmüyor ve halen deprem olmaya devam ediyordur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam ışığa yaklaşır, son birkaç basamak kalmıştır ve sonunda dışarı çıkmayı başarır. dışarı çıktığında üzerini silkeler yüzünün terini siler ve gördüğü manzara karşısında şok olur</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>adam: lanet olsun siz de nesiniz böyle!</div>
<br /></div>
Emre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7433984350216532913.post-30291516279528000452012-01-25T13:48:00.000-08:002014-02-24T06:54:26.111-08:00NWO | Narration Part : 1 <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<b><span style="color: #cc0000;">Part 1</span></b><br />
<br />
<b>11 Temmuz 1986</b><br />
<b><br />
</b> <i>Kanada- Quebec</i><br />
<i><br />
</i> 1980 yılında St.Laurent’te doğan filmin kahramanı Annie, dedesi öldükten sonra 1983 yılında ailesiyle birlikte Quebec’e yerleşmiştir.<br />
4.yaş gününü kutladığı sırada babası Brian kayıplara karışmış ve günlerdir haber alınamamıştır. Tüm Kanada’da Brian aranırken eşi Laura bu durum karşısında ümidini yitirmiş ve artık eşinin ölüm haberini alacağından emindir.<br />
<br />
25 Nisan 1994<br />
Kanada-Quebec<br />
Telefon çalar<br />
Polis: Bayan Thomson ile mi görüşüyorum?<br />
Laura: Evet, benim?<br />
Polis: Eşinizle ilgili bir gelişme var, lütfen Ottawa polis karakoluna en kısa zamanda gelin<br />
Laura: Ottawa mı ama orası Ontario’da<br />
Polis: Hanımefendi, lütfen durum ciddi, sorularınızı görüştüğümüzde cevaplamaya çalışırız<br />
Laura: Peki, yola çıkıyorum<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 2</span></b><br />
<br />
Laura Annie’yi bir Türk komşusu olan Deniz ailesine bırakır ve dönebilirsem bu gece dönemezsem en geç yarın sabah geleceğim der ve yola koyulur<br />
2 saat sonra- ottawa<br />
Laura Ottawa polis karakoluna vardığında eşinin ölüm haberini alacağından emindi... Gözlerinden yaşlar süzülerek danışmaya ismini verdi ve bekleme salonuna oturdu<br />
Polis: Bayan Thomson hoşgeldiniz. Hemen konuya gireceğim... Dün gece..<br />
Laura: Cesedi nerede?<br />
Polis: (hafif bir sırıtmayla) Sanıyorum yanlış bir anlaşılma var eşiniz ölmedi<br />
Laura: Ölmedi mi? Nerde ne oldu peki?<br />
Polis: Bunu zamanla öğreneceksiniz<br />
Laura: Zamanla mı?<br />
O sırada odaya 2 tane güvenlik görevlisi gelir ve Laura’yı yaka paça kelepçeleyip bir hücreye atar<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 3</span></b><br />
<br />
<b>Saat 1600 - Deniz ailesinin evi</b><br />
<br />
Annie ve deniz ailesinin kızı robyn oyuncaklarla oynamaktadır. O sırada robyn’nin babası Murat eşi Linda ile çocukların oyuna daldığından emin olduktan sonra kapıyı kapatırlar ve aralarında şu diyalog geçer<br />
<br />
Murad: beklenen gün geldi bunu artık ikimizde biliyoruz. Annie’ye çok iyi bakmamız gerekiyor<br />
Linda: Murat bak, bundan tam olarak emin değilim. Bence bir an önce tüm bunlardan uzaklaşıp başka bir yere taşınmalıyız<br />
Murat: Anlamıyor musun, artık çok geç<br />
Linda: Hayır, bak ailenin yanına istanbul’a gideriz. izimizi bir süre sonra da tamamen kaybettirebiliriz<br />
Murat: (acı bir tebessüm eder) izimizi kaybettirmek isteyen kim? Ben olacaklar hakkında sorumluluğu üzerime alıyorum. inan bana her şey o kadar güzel olacak ki…<br />
(linda kapıyı aralar ve çocukların oyun oynadıklarından emin olmak için onlara doğru bakar)<br />
Saat 1630 – Ottawa polis karakolu<br />
(Laura pis bir hücrenin içine atılmış ve üzerine kapı kilitlenmiştir. Hücrenin içerisindeki bir monitör dikkatini çeker ve tuşuna basarak çalıştırır)<br />
Ekran açıldığında eşini bir yatağa eli kolu bağlı bir şekilde başka bir hücrede tutulduğunu görür<br />
<br />
<b><span style="color: red;">Part 4</span></b><br />
<br />
<b>Saat 16 45 - Deniz ailesinin evi</b><br />
Murat’ın telefonu çalar<br />
-Annie’yi hemen Alberta’daki St. Mary's Hastanesine getirmen gerekiyor. Orada genel cerrahiden doktor Dean Single ile görüşeceksin ve Annie’yi hemen ameliyata alacaklar<br />
Murat: robyn ne olacak?<br />
-robyn için daha vakit var. Sen sadece sana söyleneni yap<br />
Murat: emredersiniz efendim <br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 6</span></b><br />
<b><span style="color: #cc0000;"><br />
</span></b><br />
<b>16:55 Ottawa Polis karakolu</b><br />
Laura şok olmuş bir biçimde eşine siyah beyaz ekrandan bakar ve onun bir şeyler mırıldandığını fark eder.<br />
<br />
Brian: bu ayin son bulmalı, yılanlar üzerimize geliyor, destansı bir yaşam, şeytanın oyunundan beni kurtar<br />
(Brian aniden agresifleşir ve duvara defalarca kafasını vurmaya başlar)<br />
Brian: (sesini daha fazla yükselterek) yılanlar üzerimize geliyor, destansı bir yaşam, şeytanın oyunundan beni kurtar. Yılanlar üzerimize geliyor, yağmur adam üzerime yılanlarını salıyor, şeytanın oyunundan beni kurtar<br />
(sesleri duyan görevliler hücreye gelir ve Brian’a bir iğne yaparak onu etkisiz hale getirir)<br />
Laura: (dehşete düşmüş bir şekilde) neler oluyor burada! <br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 7</span></b><br />
<br />
<b>St mary’s hospital – alberta</b><br />
<br />
Murat: dean single ile randevum vardı<br />
Görevli: lütfen bekleyin, hemen haber veriyorum<br />
(dean 60lı yaşlarda beyaz saçlı çok karizmatik bir doktordur. )<br />
Dean single: murat?<br />
Murat: evet, benim nasılsınız?<br />
Dean single: muratın bu sorusuna cevap vermeden, kaybedecek vaktimiz yok hemen ameliyata alacağız<br />
Murat: benim yapabileceğim bir şey var mı?<br />
Dean single: evine dön<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 8 </span></b><br />
<br />
<b>Brian’ın kaçırılmasından 2 gün önce – Brian’ın evi – flashback</b><br />
Laura: Tatlım ben annie ile birlikte okula gidiyorum, görüşürüz<br />
Brian: tamam, hayatım<br />
Telefon çalar<br />
Brian: Alo?<br />
-bay thomson?<br />
Brian: evet, benim<br />
-bay thomson merhaba, ben dtc inc’den William, sizinle bir konu hakkında görüşmemiz gerekiyor<br />
Brian: konu neydi acaba?<br />
-ancak ofisimize geldiğinizde bunu sizinle paylaşabilirim ama bana güvenebilirsiniz<br />
Brian: şey, bakın bu aralar çok yoğunum<br />
-bakın, bay thomson siz isteseniz de istemeseniz de bu görüşme gerçekleşecek<br />
Brian: bu saçmalık, henüz ne hakkında konuşacağımızı bile bilmiyorum, lütfen bir daha aramayın<br />
(Brian william’ın bu tehditkar tarzı karşısında biraz korkmuş ve telefonu kapamıştır)<br />
Telefon tekrar çalar<br />
Brian: Alo?<br />
-kapıyı açın bay thomson<br />
Kapı çalar.<br />
(Brian iyiden iyiye korkmuştur)<br />
Eline bir sopa alır ve kapıya doğru yönelir… <br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 9</span></b><br />
<br />
<b>19 Aralık 2012 – Günümüz</b><br />
<b><br />
</b> Bir stadyumun içinde yaklaşık 100bin kişiyi görürüz, hepsi sahne alacak şarkıcıyı çığlıklar atarak beklemektedir.<br />
Sahnedeki dev billboardtan şarkıcının adı eşliğinde klibi dönmeye başlar ve Annie sahneye çıkar <br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 10</span></b><br />
<b><br />
</b> <b>Konser sonrası</b><br />
<br />
Muhabir: Annie, Annie! Kliplerinde mason örgütü olarak bilinen illuminatinin simgelerinin olduğu söyleniyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?<br />
<br />
Annie: Teşekkür ederim yorum yok<br />
<br />
Muhabir: Ayrıca şarkılarını tersten oynatınca başka sözler de duyuluyor. Senin için şeytanın hizmetkarı diyebilir miyiz?<br />
<br />
Annie: Teşekkürler... <br />
<br />
muhabir: hey bu rihanna! çek hemen hemen! rihannayı çek<br />
<br />
annie: (içinden) bu sürtüğü bir gün geberticem<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 11</span></b><br />
<br />
<b>Konser sonrası Annie'nin evi</b><br />
<br />
Annie: (biraz gergin) William artık bu saçmalıktan kurtulmak istiyorum. iş ciddi boyutlara gelecek. Sonum eğer Michael gibi olacaksa ben yokum<br />
<br />
William: Anny saçmalama, o ideallere aykırı geldiği için öldürüldü, senin böyle bir düşüncen yok!<br />
<br />
Annie: Bilmiyorum William, gerçekten bilmiyorum. Önümüzdeki konser sonrasında sanırım ben bazı açıklamalar yapacağım, bunu gerçekten çok düşündüm<br />
<br />
William: bana bak orospu, eğer böyle birşey yaparsan seni yerle bir ederler, sonun michaelden de kötü olur! o yüzden sus ve işini yapmaya devam et. Ben yönetmenle konuşacağım bundan sonraki klipler normale dönecek. ortalık biraz yatışana kadar en azından... <br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 12</span></b><br />
<br />
annie: tamam ama o robyn kaltağını mı yoksa beni mi bu işin başına getirecekler, bu belirsizlikten bıktım artık<br />
william: rihanna'dan mı bahsediyorsun?<br />
annie: evet!<br />
william: hahaha robyn sadece bir maşa... sen işini yapmaya devam et <br />
<br />
olayda geçen kişi ve kurumlar gerçektir. silinmeden okuyun<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 13</span></b><br />
<br />
<b>7 aralık 2011 - haarp</b><br />
<br />
yetkili: tüm dünyada büyük bir karmaşa yaratacaksınız ve hiçkimse bunu kimin yaptığını anlamayacak öyle mi?<br />
şef: kesinlikle öyle, sen merak etme ve proje üzerinde çalış<br />
yetkili: bakın bu saçmalığı bilmeyen kalmadı, websitesinde bile ilanen bunu yayınlıyorsunuz<br />
şef: 2 gün önce sayacı durdurduk. sen işine bak<br />
yetkili: peki, sen bilirsin o zaman butona basma zamanı geldi<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 14</span></b><br />
<br />
william: tüm dünyada üzerindeki üye listesini istiyorum. derhal!<br />
görevli: emredersiniz efendim<br />
<br />
liste gelir ve şu isimler kısa bir süreliğine göze çarpar<br />
<br />
1154-robyn r. fenty<br />
1155-james brown<br />
1156-cameroon fieldrow<br />
1157-annie thomson<br />
1158-marshall mathers<br />
1159-joseph jackson (gone)<br />
<br />
william: 1154 numaranın işini bitirin<br />
<b><span style="color: #cc0000;"><br />
</span></b><br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 15</span></b><br />
<br />
<b>Mezarlık</b><br />
<br />
nerede olduğu belli olmayan bir mezarlıkta annie'yi görürüz. michael jackson'ın mezarının başına çökmüş ve dua etmektedir.<br />
<br />
annie: sana defalarca söyledim joseph... defalarca söyledim... tanrı yanında olsun... amen..<br />
<br />
annie duasını ettikten sonra ayağa kalkar ve arabasına binmek üzere mezarlıktan uzaklaşır.<br />
annie'nin ardında bir adam onu takip etmeye başlar, tam arabasına binecekken yanına gelir ve... <br />
<br />
adam: annie bir imzanı alabilir miyim?<br />
annie: lütfen şuan iyi değilim<br />
adam: "sakın konser sonrası bir apttallık yapayım deme" der ve oradan uzaklaşır... <br />
annie: hey, dur ne diyorsun<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCqDd5WcFoEOmYVvmq0NB4lmNkTIeJlhzSS5OSeipfBEB0W6S68X72Alb3IjCYNtKIDILjZOzfWY1-BTaXx-cETUslgdes0ZLFQe3RNhhdGKm9-NYZzm6QReV-PIqgWPGXMSpWOUA3oIk/s1600/mj-wenn__opt11__opt11__opt16__opt1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCqDd5WcFoEOmYVvmq0NB4lmNkTIeJlhzSS5OSeipfBEB0W6S68X72Alb3IjCYNtKIDILjZOzfWY1-BTaXx-cETUslgdes0ZLFQe3RNhhdGKm9-NYZzm6QReV-PIqgWPGXMSpWOUA3oIk/s320/mj-wenn__opt11__opt11__opt16__opt1.jpg" height="320" width="305" /></a></div>
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 16</span></b><br />
<br />
<b>flashback - St mary’s hospital – alberta</b><br />
<br />
dean single: ameliyathane hazır mı?<br />
asistan: hazır efendim<br />
dean single: tamam, annie'yi ses tellerinden ameliyat edeceğiz. çok başarılı bir operasyon olması gerekiyor, yoksa işimiz biter<br />
asistan: efendim?<br />
dean single: söyle<br />
asistan: efendim şuan ameliyathane dolu<br />
dean single: neden?<br />
asistan: çünkü... çünkü hastanenin sahibiyle birlikte bir adam geldi ve robyn'in ameliyata alınması gerektiğini söyledi. şuan içerde robyn var... <br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 17</span></b><br />
<br />
<b>7 aralık 2011- haarp</b> tracy: (içeri hışımla girer) durun, durun!<br />
kate: ne, ne oldu?<br />
tracy: progresyonu durdurun<br />
kate: neden?<br />
dane: neden, ne oldu?<br />
tracy: onun yanından geliyorum... <br />
kate: tanrı aşkına tracy kimin yanından geliyorsun?<br />
tracy: (herkesi gözüyle süzer ve) "james weishaupt" der...<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 18</span></b><br />
<br />
<b>flashback - St mary’s hospital – alberta</b><br />
<br />
dean single: lanet olsun! william ile böyle konuşmamıştık<br />
asistan: sanırım plan değişmiş doktor<br />
<br />
o sırada yan odadan bir babanın konuşmaları duyulur.<br />
<br />
jeremy: oğlum oldu bir oğlum oldu!<br />
anne: ismi drew olsun jeremy... <br />
jeremy: hayır justin olacak... <br />
anne: justin drew olsun<br />
jeremy: anlaştık... justin drew güzel isim... <br />
<br />
doktor: bay bieber, artık bebek ile anneyi biraz yalnız bırakmamız gerekiyor<br />
jeremy: tamam, tamam doktor... Sizi seviyorum!<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 19</span></b><br />
<br />
bir otel odası - günümüz -<br />
<br />
yüzü görünmeyen iki kişi konuşmaktadır. ortam gayet şıktır ve lüks bir otel odası olduğu anlaşılır.<br />
<br />
siyah ceketli: ne demiş üstat, Frekans yüksek olduğu müddetçe yüksek voltajlardaki alternatif akımlar derinin yüzeyinde, herhangi bir yaralanmaya neden olmadan salınırlar. ama bu amatörlerin becerebileceği bir şey değildir. bizim de yapacağımız aşağı yukarı böyle birşey<br />
<br />
gri ceketli: efendim, ne demek istediğinizi tam olarak anlıyorum ama böyle birşey bizim halkımız tarafından anlaşılırsa gerçek bir galeyan yaşanır<br />
<br />
siyah ceketli: sizin halkınız mı? sizin halkınız basit birer sümüklü böcek ordusu, hiç kimse birşey anlamayacak. anlayan olursa da ekibimize dahil edilir sen merak etme<br />
<br />
gri ceketli: elbette efendim ama sanırım bir problemimiz var<br />
<br />
siyah ceketli: nedir?<br />
<br />
gri ceketli: medyamız ve sosyal ağlar bu konuyla çok ama çok yakından ilgilenmeye başladılar<br />
<br />
siyah ceketli: yani?<br />
<br />
gri ceketli: yani üzülerek sizi olacaklar hakkında uyarmam gerekiyor. bunu yapmamalıyız<br />
<br />
siyah ceketli: ne cüretle bana bunu diyebilirsin!<br />
<br />
gri ceketli: yo, yo bu bir tehdit değil ama halkım kızdığı zaman neler yapabiliyor bunu tarih boyunca gördük ve sanırım siz de çok iyi biliyorsunuz efendim.<br />
<br />
siyah ceketli: derhal odadan çık (üzerine basarak) bay davutoğlu...<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 20</span></b> - <b>11 eylül saldırısı sonrası basın toplantısı</b><br />
<b><br />
</b> bush: bugün ülkemiz terörist bir saldırıya uğramıştır ve ikiz kulelerimiz bu saldırıdan dolayı yıkılmış ve birçok masum vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. sorumluları derhal tespit edip bu insanlık dışı saldırının hesabını soracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın<br />
<br />
gazeteci: sayın başkan saldırıyı kimin düzenlediği hakkında bir bilgi var mı?<br />
<br />
bush: henüz net olmamakla beraber aşırı islamcı örgütlerden birinin düzenlediğini düşünüyoruz. şimdilik bu kadar<br />
<br />
11 eylül - bush bir odada telefonla konuşmaktadır.<br />
<br />
bush: gerizekalı herifler! senkronizeyi iyi beceremediler. umarım uçakların hologram olduğunu birileri anlamaz. yoksa hepiniz bunun bedelini ağır ödersiniz der ve ekler... ayrıca o william denen pisliği 2 saat içinde yanımda istiyorum!<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 21</span></b><br />
<br />
<b>9 aralık 2011 - haarp</b> yetkili: lanet olsun işler boka sardı james<br />
james: birşey olduğu yok, (dev bir makineyi göstererek) bu oyuncak sayesinde herşey yoluna girecek merak etme<br />
yetkili: (şaşkın gözlerle) lanet olsun james bu da neyin nesi böyle<br />
james: yüce hırvat'ın bize bir armağanı...<br />
<br />
<span style="background-color: #cc0000;"><span style="background-color: black;"><span style="background-color: white;"><b><span style="color: #cc0000;">Part 22</span></b></span></span></span><br />
<br />
<b>2 mart 1902 - zagreb</b><br />
<b><br />
</b> polis: ne olduğunu anlat hemen<br />
adam: önce bir adam inşaata girdi, biz de arkadaşlarla beraber demir taşıyorduk<br />
polis: sonra?<br />
adam: adamı farkettikten sonra gizlice izlemeye başladık, garip bir tavrı vardı<br />
polis: kaç yaşlarındaydı?<br />
adam: 40-45 yaşlarında bıyıklı zayıf biriydi, elinde kitap büyüklüğünde birşey vardı<br />
polis: sonra?<br />
adam: sonra o kitap büyüklüğündeki şeyi binanın kolonlarından birine çaktı. biz de merakla ne yapacağını izlemeye başladık<br />
polis: neden yanına gitmediniz?<br />
adam: çünkü hemen arkasında onu gözetleyen (kollayan) 2 tane siyah ceketli adam gördük. korkmuştuk yanına yaklaşamadık, gitmelerini bekledik<br />
polis: peki sonra ne oldu?<br />
adam: aleti duvara çaktıktan sonra hızla oradan uzaklaştı. biz de arkalarından hemen kolona doğru yaklaşık, aleti incelemeye başladık<br />
polis: ve?<br />
adam: ve o sırada deprem oldu, çok şiddetli bir deprem... hemn dışarı çıktık ve bina dakiklar içerisinde yerle bir oldu<br />
polis: olan şeyin bir deprem olmadığını ne zaman fark ettiniz?<br />
adam: çevreden bir sürü kişi toplandı, onlara depremi hissettiniz mi diye sorduğumda hepsinden aynı yanıtı aldım. deprem olmadı...<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 23</span></b><br />
<br />
<b>11 eylül saldırısı sonrası</b><br />
<b><br />
</b> adam: efendim başkan sizi 2 saat içerisinde odasında istiyor<br />
william: neden?<br />
adam: sanırım senkronizede hata olduğunu söylüyor. uçakların hologram olduğu anlaşılmış<br />
william: saçmalık bu. hem fahişelerle uğraş hem bunla uğraş. babam bu halde olduğumu görseydi beni lanetlerdi eminim<br />
adam: efendim.. acele etseniz iyi olru<br />
william: tamam tamam çıkıyorum, helikopteri hazırlayın<br />
adam: emredersiniz<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 24</span></b><br />
<br />
<b>bilinmeyen yer </b><br />
<b><br />
</b> x: bugün burada toplanmamızın bir amacı olduğunu herkes biliyor değil mi?<br />
M.Mathers: (ani bir çıkışla) sizin lanet olası pisliğiniz için toplandık<br />
x: bay mathers lütfen sakin olun aksi takdirde sizi dışarı çıkarmak zorunda kalabilirim<br />
M.mathers: benim ufaklığı dışarı çıkarmaya ne dersin patron?<br />
x: bay mathers lütfen dışarı çıkın<br />
m.mathers (bu laftan sonra sinirle masaya elini vurur ve dışarı çıkar) bu sırada "x" telefonla birini arar ve kısık sesle<br />
<br />
x: 1158'i defterden silin<br />
adam: emredersiniz efendim<br />
<br />
2 ay sonra<br />
paul rosenberg: marshall üzgünüm sözleşmemizi iptal etmemiz gerekiyor, kendine yeni bir menajer ve yapımcı bulacaksın<br />
m.mathers: sen de mi lanet olası pisliğe bulaştın? bunu onlar istiyor değil mi paul?<br />
paul rosenberg: (sessizliğini korur)<br />
m.mathers: bu lanet olası pislik için herkesi uyarıcam, sonumun joseph'e benzeme pahasına olsa bile...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN4PZ19LpCGT5-lZtQt8jjFsiBPkoG_DeF7PrHTAQ41HsFU_OEUFsL03aSbgbe7SYaw8lmkEqehvp0_w5tRCrCqVKVNEg-0cdWuZ6ZyvTrhUcRn5SUpLpsbTe62U3vXUr-lZ8G_UiIo5s/s1600/fd.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhN4PZ19LpCGT5-lZtQt8jjFsiBPkoG_DeF7PrHTAQ41HsFU_OEUFsL03aSbgbe7SYaw8lmkEqehvp0_w5tRCrCqVKVNEg-0cdWuZ6ZyvTrhUcRn5SUpLpsbTe62U3vXUr-lZ8G_UiIo5s/s1600/fd.jpeg" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 25</span></b><br />
<br />
<b>12 aralık 2011 - istanbul</b><br />
<br />
bilinmeyen kişi: alo, tufan?<br />
tufan: emredin sayın başkan<br />
bilinmeyen kişi: tufan izmir'deki tüm deprem yardım malzemelerini, stoklarını vs hepsini kontrol edin<br />
tufan: neden efendim?<br />
bilinmeyen kişi: tufan davutoğlu ile görüştüm. durum ciddi... biz hazırlıklı olalım. bir kaç güne kadar ikinci bir 17 ağustos dalgası gelecek<br />
tufan: aman allahım... <br />
bilinmeyen kişi: tufan bu olayı fazla dallandırıp budaklandırmayalım aman gözünü seveyim. <br />
tufan: şey.. başkanım, ben işleri istanbul'dan yürütsem olur mu?<br />
bilinmeyen kişi: korkma sana ve ailene birşey olmaz. ailenle beraber anemon çiğli otelde yeriniz hazır. orası izmirin en sağlam binalarından biri, birşey olmaz... <br />
tufan: emredersiniz başkanım<br />
bilinmeyen kişi: raporu da akşama istiyorum, ona göre destek göndereceğiz.<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 26 - </span></b><b>annie'nin evi</b><br />
marshall (eminem): beni bitirecekler annie bizi bitirecekler<br />
annie: toplantıda yaptığın çıkıştan sonra seni bitireceklerini duydum <br />
marshall: paul işi bıraktı duydun mu bunu da<br />
annie: duydum... <br />
marshall: annie, sana bir teklifim var<br />
annie: nedir?<br />
marshall: eğer benim yanımda olursan çok büyük işler başarabiliriz. dünya çapında milyonlarca hayranımız var. <br />
annie: tamam da nasıl?<br />
marshall: sen onu bana bırak... aydınlanma neymiş yeni dünya düzeni neymiş göstericem onlara<br />
annie: marshall biraz sakinleş, bu o kadar kolay değil..<br />
marshall: evet, o kadar kol... <br />
<br />
marshall tam sözünü bitirecekken arkasından biri gelir ve silahla kafasına sert bir şekilde vurur.<br />
<br />
kişi annie'ye bakar ve <br />
<br />
şu pislik ayılmadan sıkıca bağla, az sonra taylor burada olacak. ben başkanın yanına gidiyorum<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 27</span></b> - <b>1158'in sonu (flashforward)</b><br />
<br />
<i>17 şubat 2012</i><br />
<br />
spiker: ünlü rapçi eminem evinde ölü bulundu. ilk belirlemelere göre ünlü rapçi eminem'in kanında yüksek dozda uyuşturucu tespit edildi.<br />
<br />
hayranları eminemi son yolculuğuna uğurlarken oldukça üzüntülüydüler. evet şimdi eminem'in evinin önünden canlı yanına bağlanıyoruz. Evet, Scott sendeyiz..<br />
<br />
Scott: Eminem öldü mü öldürüldü mü bu tam bir muamma... Çünkü Michael Jackson ve Amy Winehouse'un ölümleriyle benzerlik taşıyan bu ölümün de arkasında başka güçlerin olduğu söylentisi şimdiden yayılmaya başladı. Ayrıntılarla tekrar birlikte olacağız.<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 28 </span></b>- <b>Bush&william görüşmesi (beyaz saray)</b><br />
<br />
sekreter: sayın başkan william geldi, sizinle görüşmek ister<br />
bush: hemen içeri al<br />
<br />
william odaya önünü ilikleyerek girer<br />
<br />
william: beni emretmişsiniz sayın başkan<br />
bush: gel, willy otur şöyle.. sana göstermek istediğim birşeyler var.<br />
<br />
(bush uçak saldırısının görüntülerini zoom in yaparak william'a gösterir)<br />
<br />
bush: william, nerede bu uçağın geri kalanı?<br />
william: şey... <br />
bush: bak willy bunu biz görebiliyorsak tüm dünya da görecektir. belki de lanet uçağın orada olmadığını görmüşlerdir bile. bu olayın acilen örtpas edilmesi lazım. sayın bin laden ile görüştüm. saldırıyı üstlenecekler. senden istediğim şey bin ladene tüm maddi desteği verip onu koruman. olaylar yatışmaya başlayınca da işini bitiricez.<br />
<br />
william: emredersiniz efendim. bu arada bir problemimiz var.<br />
bush: nedir?<br />
william: annie... <br />
bush: ne olmuş annie'ye?<br />
william: efendim, örgüt ile ilgili bağlantılarımızı, gizli olan herşeyi basına anlatacağından bahsediyor.<br />
bush: (kısa bir süre düşünür) o benim kızım sayılır... ona bir zarar gelsin istemem. ama bu konuda babam mezarından kalkıp gelse bile yardımcı olamam. trafik kazası organize edin, sonra da hafızasını yitirsin. klipleri zamanla dönmemeye başlasın. delirdiğini ve cameroon'a taşındığı haberini verin. öldürmeyin ama piyasadan silin<br />
william: emredersiniz efendim<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 29 </span></b>- <b>1902 - Hırvatistan</b><br />
<br />
adam: nikola, hazırlan ohio'ya gidiyoruz. <br />
nikola: neden?<br />
adam: thomas alva ile görüşeceksin<br />
nikola: o sahtekarın yanına mı? hayatta olmaz!<br />
adam: bak nikola, senin dehan ve onun dehası birleştiğinde dünya için inanılmaz şeyler yapabiliriz<br />
nikola: ne gibi inanılmaz şeyler?<br />
adam: senin geçen ay yaptığın deney için aradılar amerikadan... büyük ilgi görmüş. acilen alva ile birlikte kafa kafaya vermenizi ve bu teknolojiyi geliştirmenizi istiyorlar.<br />
nikola: tamam da alva'ya ihtiyacım yok ki benim. tek başıma yardımcıları olabilirim. <br />
adam: hayır, herşey hazırlandı thomas ile görüşeceksin. bu konuşma burada bitmiştir.<br />
<br />
<b>Part 30 </b><br />
<br />
annie: alo baba? baba seni çok özledim ne zaman görebilirim.<br />
baba: annie kızım ben de seni çok özledim. 2 gün sonra görüşebiliriz. michigan gölündeki the sun otelde olacağım<br />
annie: tamam babacığım, orada olacağım.<br />
baba: kızım, dikkatli ol<br />
annie: tamam merak etme<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 31</span> - 13 eylül 1996</b><br />
<br />
<i>(kısık sesle iki adam telefonda konuşmaktadır)</i><br />
<br />
adam: Lesane Parish'ı kanada st.mary's hastanesine gönderdik. <br />
adam2: estetik ameliyatı tıpkı resimdeki gibi olacak<br />
adam: biliyorum haberim var. profesör single onunla özel olarak ilgileniyor. <br />
adam2: robyn'in de ameliyatını o mu yapmıştı?<br />
adam: evet... <br />
adam2: bu lanet pislik oldukça karışmaya başladı. baştakinin tüm bu olanlardan haberi var mı acaba<br />
adam: kapatmam lazım<br />
<br />
adam: emredin sayın başkanım<br />
başkan: lesane ne oldu?<br />
adam: emrettiğiniz gibi sayın başkanım.<br />
başkan: bu adamın öldüğünü tüm dünyaya inandıracaksınız. sahte bir cenaze, sahte mezarlık ne gerekiyorsa hepsini yapın. <br />
adam: emredersiniz efendim<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF8nnRrLrWxhLWSLERjyWAVXfuAwxYmCK2vrY-bAw2fWJBWVBobxQG091fhXsl3CMSvtRnqjvnTQ_KDhFueQ4iOJtulRzasRpEcg-b3bKLsx6nzy80eVRNpG6z-_tQsnwVR9V5KcNkbkw/s1600/images.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF8nnRrLrWxhLWSLERjyWAVXfuAwxYmCK2vrY-bAw2fWJBWVBobxQG091fhXsl3CMSvtRnqjvnTQ_KDhFueQ4iOJtulRzasRpEcg-b3bKLsx6nzy80eVRNpG6z-_tQsnwVR9V5KcNkbkw/s1600/images.jpeg" /></a></div>
<b><span style="color: #cc0000;">Part 32 </span>- Haarp</b><br />
<br />
sekreter: bay william geldi efendim<br />
adam: içeri al<br />
<br />
adam: william hoş geldin, ziyaretinin sebebi nedir?<br />
william: progresyonu tekrar başlatacaksınız<br />
adam: Herkesin kendini birsey sandigi yerde hic kimse birsey olamaz... bu laf sana birşeyi hatırlatıyor mu william?<br />
william: büyük dedem bir deliydi, bana onun laflarıyla bilgiçlik taslama.. progresyonu tekrar başlatacaksınız... başkanın emri...<br />
adam: hangi başkan?<br />
william: (kulağına doğru eğilir ve ismi söyler)<br />
adam: lanet olsun <br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 33</span> - flashback 1902 - alva&nikola buluşması</b><br />
<br />
ortam baya gergindir. nikola, alva ile gözgöze gelmemeye özen gösterir<br />
<br />
adam: bay nikola, burada bir araya gelmemizin nedeni...<br />
nikola: bakın bay...<br />
adam: Max... Max Planck...<br />
nikola: bakın bay planck, bay thomson alva ile benim paylaşacak herhangi birşeyim olamaz. buraya gelmem bile hataydı, izninizle...<br />
alva: nikola...<br />
<br />
<i>(nikola arkasını döner ve nefret dolu gözlerle bakar)</i><br />
<br />
alva: nikola, bu işte yalnız ilerleyemeyiz. kişisel rekabetimizi bir kenara bırakıp dünya yararına faydalı olacak birşeyler yapmalıyız. ben max'ın bana anlattıklarını baya mantıklı buldum. bir tarih yazabiliriz.<br />
<br />
nikola: (samimiyetsiz bir şekilde sırıtır ve odadan çıkar) <br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 34</span></b><br />
<br />
annie, babasıyla buluşmak üzere evden çıkar. arabasına biner ve michigana gitmek üzere havaalanına doğru hareket eder.<br />
<br />
müziğin sesini açar ve robyn'i dinler... tam o sırada telefon çalar<br />
<br />
telefondaki kadın çok telaşlıdır<br />
<br />
kadın: annie neredesin?<br />
annie: michigana gidiyorum, babamla görüşücez.<br />
kadın: annie hemen o arabadan inmen gerekiyor<br />
annie: ne, neden?<br />
kadın: lanet arabadan in hemen... 10, 9, 8, 7 in arabadan annie<br />
<br />
annie: süratle giden arabadan kapıyı açarak panikle kendini yere atar ve saniyeler içerisinde araba infilak eder<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;"> Part 35 -</span> laboratuar</b><br />
<br />
adam: kopyalar ne durumda?<br />
prof: efendim çoğu hazır ve bitmiş durumda.<br />
adam: kurulacak yeni düzen için her önlemi almamız çok önemli, bu da senin ellerinde profesör<br />
prof: teşekkür ederim efendim.<br />
<br />
devasa bir laboratuarda yüzlerce cam fanus vardır. her bir fanusta yazan isimlerden bir kaçı görünür..<br />
<br />
Никола Тесла<br />
thomas alva<br />
joseph jackson<br />
annie thomson<br />
<b>amuru shakur</b><br />
b.jean spears<br />
g.bush<br />
drew bieber<br />
Robyn fenty<br />
murat deniz<br />
william gilbert<br />
benny the dip <br />
<br />
<br />
<span style="color: #cc0000;"><b>Part 36</b> </span>- <b>17 şubat 2009 - flashback (part 24)</b><br />
<br />
loş bir odada yüzlerce koparılmış yaprak sayfa vardır. kalem sesi kulağı tırmalar..<br />
<br />
birinin bir yaprağa aşağıdaki satırları yazdığı görülür<br />
<br />
When I say 'em<br />
or do something<br />
I do it,<br />
I don't give a damn<br />
<br />
<i>(telefon çalar)</i><br />
<br />
adam: marshall?<br />
marshall: evet?<br />
adam: nasılsın?<br />
marshall: hazırlanıyorum<br />
adam: ne için?<br />
marshall: boşver<br />
adam: neyse, saat 3te bekliyoruz<br />
marshall: sizin bu lanet toplantılarınız bıktım!<br />
adam: marshall, fazla uzatma ve 3'te orada ol<br />
<br />
marshall telefonu sinirle kapatır, yere fırlatır ve iki elini başının arasına koyar düşünmeye başlar...<br />
<br />
arabasına bindiğinde birini arar<br />
<br />
marshall: (ağlamaklı) bu saçmalığa son vermek istiyorum<br />
kadın: marshall yapma<br />
marshall: sözlerimle tüm dünyayı uyarıcam. josephi anlayan olmadı ama beni anlayacaklar<br />
kadın: yaşatmazlar!<br />
marshall: 7 senedir yaşamıyorum zaten, artık korkmuyorum<br />
<br />
toplantı yeri - saat 3<br />
<br />
x: bugün burada toplanmamızın bir amacı olduğunu herkes biliyor değil mi?<br />
M.Mathers: (ani bir çıkışla) sizin lanet olası pisliğiniz için toplandık<br />
<br />
<br />
<span style="color: #cc0000;"><b> Part 37</b> </span>- <b>Sözleri kim yazıyor?</b><br />
<br />
<i>bilinmeyen yer</i><br />
<br />
adam: fikir takımı odama gelsin<br />
sekreter: emredersiniz efendim<br />
<br />
çok geçmeden adamın odasına 12 kişilik bir takım gelir<br />
<br />
adam: robyn'inki hazır mı?<br />
kadın: hazır efendim (kağıtları uzatır ve umbrella başlığı göze çarpar)<br />
adam: konusu nedir?<br />
kadın: rainman temalı efendim<br />
adam: güzel...<br />
<br />
adam: annie'ninki?<br />
kadın2: hazır efendim<br />
adam: bunun konusu nedir?<br />
kadın2: şey.. aşk efendim<br />
adam: aşk mı? tanrı aşkına laura! amacımız liselileri ağlatmak değil<br />
kadın2(laura thomson): efendim, bu sözlerle de iyi çıkış yakalayacaktır. zaten amacımız sanatçılarımızın çıkış yakalaması değil mi?<br />
adam: laura bak... seni hapishaneden çıkarttığım günü dün gibi hatırıyorum. kocan için gözyaşı döküyordun...<br />
<br />
odadaki diğer kişilere siz çıkın der ve herkes odadan çıkar<br />
<br />
adam: kocan yıllardır bize hizmet etti, o doğru yolda... onun ricasıyla seni de aramıza aldık. ama görüyorum ki bilinçlendirme eğitimlerimiz hiçbir işe yaramamış. lütfen aldığın eğitimler doğrultusunda sözleri revize et<br />
laura: tamam<br />
<br />
laura tam odadan çıkacakken..<br />
<br />
adam: laura, stan için teşekkürler... çok başarılıydın<br />
laura: çok geç kalmış bir teşekkür bu ama mathewsi severim, önemli değil <br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 38</span></b><br />
<br />
<b>bir otel odası - günümüz (flashback part 19)</b><br />
<br />
davutoğlu odadan çıkmıştır.<br />
<br />
siyah ceketli adam: makineyi hazırlayın sinyal gönderilecek<br />
tracy: nereye efendim?<br />
siyah ceketli adam: sana bir soru sorayım...<br />
tracy: ?<br />
siyah ceketli adam: tarih boyunca kim hep haddini aşmıştır tracy?<br />
tracy: anladım efendim, hangi şehre gönderiyoruz<br />
siyah ceketli adam: davutoğlu'nun kulağına izmir diye fısıldadım ama ters köşe yapacağız. bu da benimle nasıl konuşması gerektiğini ona öğretir. ülkenin en doğusuna gönderin sinyali, var olan bütün fay hatları kırılsın.<br />
tracy: emredersiniz efendim<br />
siyah ceketli adam: olay medyaya düşer düşmez de yardım uçaklarını yola çıkarın. ilk yardıma giden ülkelerden biri biz olmalıyız.<br />
tracy: emredersiniz başkanım<br />
<br />
odada duran nikola tesla fotoğrafına bakarak<br />
<br />
siyah ceketli adam: sen bir dahisin dostum.. <br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Part 37/38-2</span></b> - <b>sözleri kim yazıyor?</b><br />
<br />
adam kendi kendine tüm şarkı sözlerine bakmaya başlar... çoğunda rainman kelimesi göze çarpar ve adam geçmişe dalar...<br />
<br />
<b>12 ocak 1996 - flashback</b><br />
<br />
adam: barry?<br />
barry morrow: aa bu ne şeref hoşgeldin, geç otur şöyle<br />
adam: barry seninle birşey konuşmam gerekiyor. sen ekiptensin, sır tutarsın...<br />
barry morrow: nedir bu sır? yine gizli mizli işler mi ha? hahahah<br />
adam: barry durum ciddi... yaklaşık 10 sene sonra başlanacak bir hareketin öncüsü sen olacaksın<br />
barry morrow: ne gibi?<br />
adam: sana sınırsız bir bütçe verebiliriz. bir film çekmen gerekiyor. örgüt bu filmi dünyanın en iyi filmleri arasına sokacak<br />
barry morrow: konusu ne olsun?<br />
adam: aslına bakarsan konusu yazıldı bile... sadece senin çekmeni istiyoruz. film bir otistik'in öyküsünü ele alıyor. ancak daha da önemlisi bu filmin isminin rainman olması...<br />
barry morrow: tamam da bu otistiğin yağmur yağdırma gibi bir gücü mü var?<br />
adam: hayır..<br />
barry morrow: yağmur yağınca mı kafası çalışıyor?<br />
adam: hayır...<br />
<br />
barry morrow kısa bir süre adamla bakışır ve<br />
<br />
barry morrow: anladım... rainman tabi ya!<br />
adam: rainmani tüm dünyanın bilinçaltına işlemeye başladık. yaklaşık 10 sene sonra tüm şarkılarda rainman geçecek... Ve bu rainman kelimesi senin çekeceğin bu filme atıf gibi duracak ve kimse huylanmayacak... hep bir ağızdan herkese efendimizin ismini söyleteceğiz. onun da istediği tam olarak bu...<br />
<br />
barry morrow: gayet iyi anladım. tamam ben varım!<br />
adam: bu arada robyn ve annie tam 10 yaşına bastılar... 10 yıl sonra hareket başlıyor<br />
barry morrow: robyn ve annie ha? ne çabuk da büyümüşler... onları benim için öp william <br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;"> Part 39</span></b> - <b>sezon finali -</b><br />
<br />
bir anda kapı açılır ve içeri biri girer, çok telaşlıdır<br />
<br />
görevli: efendim, efendim!<br />
william: söyle, ne oldu?<br />
görevli: efendim annie kaza yapmış<br />
william: (umutsuz bir şekilde)öldü değil mi?<br />
görevli: hayır efendim, arabadan atlamış ve araba birden infilak etmiş<br />
william: (şaşkın) tamam hemen yanına gidiyorum nerede?<br />
görevli: havaalanına 5km uzaklıkta güney kavşağında<br />
<br />
william apar topar giyinip ofisinde çıkarken bir yandan da telefonla birini arar<br />
<br />
william: siz yaptınız değil mi bunu annie'ye ha siz yaptınzı değil mi?<br />
x: öyle gerekiyordu<br />
william: lanet olsun pislik herifler<br />
<br />
slow bir piano eşliğinde annie'nin doğumu, çocukluğu ve kazasını izleriz. marshall'ın isyanı, sisteme aykırı geldiği satırlar göze çarpar... Ardından joseph ve shakurun görüntüleri gelir, bir hastanededilerler... görüntüler hastaneyi zoom out çekerek gösterir. en az 10 km karelik bir alanda hastaneden başka hiçbir şey yoktur... saflar yavaş yavaş belli olmaya başlamıştır. iç savaş kapıdadır. ilk kıvılcımlar annie'nin kazasıyla yakılmıştır.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwql4IuEXZ6tV1VSrHuxFIafH7XcBaGRnwwJAHjGHNCkxv3irejuq04Tzp00-AzLDoCcdiqdt3h06q7ukNVEtWPxJRo3I5oOfqnpJPxrJ2vTMMgSi9eq5zCAMrhFIiegSSwTgcywafzjg/s1600/asdas.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjwql4IuEXZ6tV1VSrHuxFIafH7XcBaGRnwwJAHjGHNCkxv3irejuq04Tzp00-AzLDoCcdiqdt3h06q7ukNVEtWPxJRo3I5oOfqnpJPxrJ2vTMMgSi9eq5zCAMrhFIiegSSwTgcywafzjg/s1600/asdas.jpeg" /></a></div>
<br /></div>
Emre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7433984350216532913.post-65078903475738259812011-06-20T07:51:00.000-07:002014-02-24T06:54:48.678-08:00Barnaba İncili ( Barnabas) | Apokrifa (-apocrypha-)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">-Sunuş-</span></b><br />
<br />
<br />
Barnabas aslen Kıbrıslı olup yahudi bir aileden doğmuştur. Asıl adı Joseph (Yusuf) tur. Barnaba ise teselli oğlu anlamında ona sonradan verilmiş bir lâkaptır. Barnabas'ın kaleme aldığı incil, İsa'nın bir şakirdi, yani zamanının çoğunu, mesajını yaydığı üç yıllık süre içinde bizzat îsa'nın yanında geçiren bir kişi tarafından yazılmış ve bugüne kadar gelmiş, bilinen tek İncil'dir. Kabul edilmiş dört İncil'in yazarlarının aksine, o İsa ile doğrudan teması olmuş ve öğretisini doğrudan İsa'dan almış biriydi. <br />
Barnaba İncili, MS. 325'e kadar İskenderiye Kiliselerinde Kanonik (-gerçek-sahih-) bir İncil olarak kabul ediliyordu. Tevhid (-Allah'ın birliği inancı-) lehinde yazan Iraneus'un (MS.130-200) yazılarından, bu İncil'in İsa'nın doğumundan sonraki birinci ve ikinci yüzyıllarda elden ele dolaştığı anlaşılmaktadır. Putperest Roma dininin ve Eflâtun'un felsefesinin İsa'nın aslî öğretileri içine girmesinden sorumlu olmakla suçladığı Pavlus'a karşı çıkan İraneus, kendi fikirlerini desteklemek için Barnabas İncili'nden geniş alıntılarda bulunmuştur.<br />
<br />
<br />
Buradan anlayacağınız gibi Barnaba incili bizzat Hz İsa ile alakalıdır başkası tarafından yazılmamıştır.<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">İznik Konsülü 325 Yılında Yüzlerce Yazımla Birlikte Barnabas İncili'ni de Yasaklıyor</span></b><br />
<br />
325'te ünlü İznik Konsülü toplandı. Teslis Pavlus Kilisesi'nin resmî inancı olarak ilân edildi ve bu kararın sonuçlarından birini de, o zaman elde bulunan üçyüz kadar İncil'den dördünün Kilise'nin resmî İnciller'i olarak seçilmesi oluşturdu. Bunlar, Matta, Markos, Luka, Yuhannâ'nın yazdıkları İncîllerdir. Özünde Eflâtûnun ortaya attığı trinite fikri, İsa'dan sonra 1'inci ve 2'inci yüzyıllarda kaleme alınan bu İncîllerde yer aldı. İçlerinde Barnabas İncili'nin de bulunduğu diğer înciller'in bütünüyle yok edilmesi emredildi... Geçerliliği tanınmamış Inciller'den birini yanında bulunduranın öldürüleceğine dair emir çıkarıldı...<br />
<br />
M.S. 366'da papa olan Damasus'un (304-384), Barnabas İncili'nin okunmaması hakkında buyrultu yayınlandığı kaydedilir. Bu buyrultu M.S. 395'te ölen Sezarya piskoposu Gelasus tarafından desteklenmiştir. Bu piskopos İncil'i Apoler; fal kitaplar listesine almıştır. Apokrifa (-apocrypha-) basitçe <b>'halktan gizlenen' </b>demektir. Böylece, daha bu aşamada İncil kimsenin eline geçmez olmuştur...<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Pavlus Kilisesi 1700 Senedir Barnabas İncilini İmha Etmeye Çalışıyor</span></b><br />
<br />
Barnaba Incili'yle ilgili daha bazı buyrultular da vardır. 382'de Batı Kiliseleri Buyrultusu'yla ve 465'te papa Innocentın buyrultusuyla yasaklanmıştır... Tüm bu buyrultular Şansölye Seguier (1558-1672) Kütüphanesi'ndeki B. de Montfaucan (1655-1741) tarafından hazırlanmış Yunanca elyazmalar katalogunda anılmaktadır...<br />
<br />
<br />
<span style="color: #cc0000;"><b><br />
Barnabas İncili'nin Dikkat Çekici Yolculuğu</b></span><b><br />
</b>İmparator Zeno'nun yönetiminin dördüncü yılı olan <b>M.S. 478'de Barnabas'ın mezar ve kalıntıları keşfedilmiş ve kendi eliyle yazılmış İncili'nin bir nüshası göğsünün üzerinde bulunmuştur.</b> Bu olay, 1698'de Antwerp'de yayınlanan Acta Sanctorum, Boland Junii, Tome II, sayfa 422-450'de geçmektedir... <br />
Barnaba încili'nin, buradaki metne de kaynaklık eden, İngilizce çevirisine esas olan el yazması <b>Papa Sextus</b>'un (1589 -1590) elindeydi. O'nun, kendinden pek çok alıntılar yapmış olan Iraneus'un yazılarını okuduktan sonra Bamabas încili'ne büyük ilgi duyan Fra Marino adında rahip bir arkadaşı vardı. Bir gün bu rahip Papa'yı görmeye gitti. Birlikte öğle yemeği yediler ve sonra Papa uykuya daldı. <b>Peder Marino</b> Papa'nın özel kütüphanesindeki kitapları karıştırmaya başladı ve Bamabas İncili'nin İtalyanca bir el yazmasını ele geçirdi. Bunu cübbesinin yenine gizleyerek oradan ayrıldı ve kitapla birlikte Vatikan'dan çıktı. Sonra bu el yazma elden ele dolaşıp, nihayet Amsterdam'da, «hayatı boyunca bu parçaya büyük bir değer verdiği sık sık işitilen büyük bir isim ve yetkiye sahip bir kişi»ye ulaştı. Onun ölümünden sonra, <b>Prusya Kralı'nın danışmanlarından John Frederick Cramer'a geçti.</b> 1709'te Cramer bu el yazmayı ünlü 'kitap kurd'u saray prensi Eugene'e sundu. 1738'de kitap, Prens'in kütüphanesiyle birlikte Viyana'da Hofbibliothek'e geçti ve hâlâ oradadır...<br />
Erken kilise tarihçilerinden önemli bir zat olan <b>John Toland,</b> bu yazmayı incelemiş ve ölümünden sonra 1747de basılmış olan muhtelif çalışmalarında ona atıflarda bulunmuştur. İncil hakkında şöyle der: «<b>Bu, tıpkı kutsal bir kitap görünümündedir.</b>»<br />
İtalyanca elyazma Canon ve Bayan Beggo tarafından İngilizce'ye çevrilerek, 1907'de Oxford Üniversitesi Basımevi tarafından basılıp yayınlandı. Bu İngilizce çevirinin hemen tüm nüshaları birden ve esrarengiz bir şekilde piyasadan kayboldu. <br />
<br />
Bir anlatıma göre, Barnabas İncili'nin basımından habersiz olan Vatikan yayım satım gününden hemen önce haberdar olunca acilen aldığı bir kararla kitabın satıma sunulacağı her kitapçının önünde yüzlerce kişilik kuyruklar oluşturularak tüm basımların alınıp imha edilmesi şeklinde rahip ve rahibelere talimat vermiş. Sonrasında gücünü kullanarak kitabın yeni baskılarının yapılmasının önüne geçmiş. <br />
<br />
Ancak, bu defa bazı kütüphanelere dağıtım öncesi gönderilen basımlar gözden kaçmış. Bugün için, biri British Museum'da, diğeri Washington'da Kongre Kütüphanesi'nde bulunmak üzere, 1907 tarihli ingilizce basımın yalnızca iki nüshası biliniyor. Bu tarihten sonraki ilk baskı ise 1979'da gerçekleşti. Kongre Kütüphanesi'ndeki nüshanın mikrofilm kopyasını alan pakistanlı müslüman bir araştırmacının sayesinde, 72 sene sonra kitabin yeni bir baskısı yapılabildi..(-Jesus, A Prophet of islam, Londra, 1979, s : 39 - 42).<br />
<br />
<b><span style="color: #e06666;">Pavlus Öğretilerine Uyan Hiristiyanların Barnaba İncilini İnkar Çabaları ve Tarihi Gerçekler:</span></b><br />
<br />
<br />
Hristiyan literatüründe Barnaba İncili'nin adı nerede geçmişse, oraya bir muhalefet şerhi konmuş, bu İncil'in, sahte ve uydurma olduğu, dolayısıyla reddedilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Hattâ bu İncil'in, bir müslümanın hayal gücünün bir eseri olduğu iddia edilmiştir. Bu, iddia tarihi hiç bir dayanağı olmadan inkar amaçlı olarak ortaya atılmıştır; çünkü böyle bir kitap müslümanlar tarafından bilinmiyordu. Eğer bilinseydi pek çok eserde ondan söz edilirdi. Taberî, Mes'ûdî, Ya'kûbî, Bîrûnî, İbn Hazm, İbn Teymiyye gibi hiristiyan kaynaklarına vâkıf olan yazarlar, Hristiyanlık ve onun kutsal kitaplarından bahsederken, Barnabas İncili'ne en ufak bir işarette bile bulunmamışlardır.<br />
George Sale'in, 1734 yılında, Kur'an'ın İngilizce çevirisinde bundan bahsetmesinden önce müslümanlar, Barnabas İncili'nin adını bile duymamışlardı. İbnü'n-Nedîm tarafından 995 yılında ve Hacı Halife tarafından 1657'de hazırlanan, geniş birer bibliyografya eseri olan 'el-Fihrist' ve 'Keşfü'z-Zünûn' adlı kitaplarda da bu İncil'in adı geçmemektedir. Bu eserlerin yanısıra 18'inci yüzyıl öncesi süreçte müslümanlarca kaleme alınan ve bugün bilinen hiçbir metinde bu İncilin isminden ya da içeriğinden bahsedilmediği gibi islam uygarlıklarında söylenti-hikaye-efsane düzeyinde dahi adı bir kayda geçmemiştir.<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Hz. Muhammed'in Doğumundan 75 Sene Önce...</span></b><br />
<br />
Barnabas İncili'nin müslümanlar tarafından yazılmadığının bir delili de şudur: Hz. Peygamber'in dünyaya gelişinden 75 yıl önce (M.S. 496), Papa I.Gelasius döneminde 'yanlış ve dînî düşüncelere aykırı kitaplar' adı altında hazırlanan listede (-Decretum Gelasianum-), Barnabas İncili'nin adı geçmektedir. Ayrıca 7'inci yüzyıl öncesinden günümüze gelen ikinci ve farklı bir belgede yasaklanan 60 kitap içinde (-List of the Sixty Books-) Barnabas İncili de yer almaktadır. Barnabas İncili'nin tarih boyunca aslında var olmadığı şeklindeki iddialara değinen Avustralyalı bilim adamı(-La Trobe Universitesi Bendigo-) Dr. Rodney Blackhirst, bir bilimsel makalesinde yukarıdaki iki listeye dikkat çekerek, şöyle demektedir:<br />
<br />
«Bazıları, ortaçağın sonlarında Barnabas İncili isimli yazıma rastlanılması öncesi süreçte, böyle bir incilin tarihsel olarak var olmadığını kesin bir güvenle iddia ediyorlar. Oysa farklı yüzyıllardan, iki ayrı liste bunun tersini kanıtlıyor. İki listede de aynı yanlışın olması, aslında olmayan bir şeyin yanlışlıkla iki ayrı listede de "Barnabas İncili" adıyla yer alması mümkün müdür? "60 kitap listesi" sadece bu tek konuda yanlış olabilir mi? Barnabas İncili'nin hiç var olmadığı iddiası kimilerinde, bu incilden bugüne hiç bir parçanın gelmediği iddiasına yerini bırakıyor. Fakat o zaman "60 kitap listesi"nde yer alan kitaplardan sadece Barnabas İncili'nin bir iz bırakmadan kaybolması gibi bir sonuç akla yatkın olacak mıdır?»<br />
<br />
<br />
Barnabas İnciline getirilen bu yasaklamalar, o çağlarda, bu İncil'i yazacak bir müslümanın var olamayacağını açıkça gösteriyor. Çünkü o zaman daha Hz. Muhammed (doğumu 571) bile doğmamıştı.<br />
Ayrıca yukarıdaki delillere ek olarak şunu vurgulamak yerinde olacaktır: Allah ve bir Peygamberi hakkında yalan söylemek demek olacak böyle bir sahtekarlık; yani bir incil uydurma eylemi; yalancılık ve sahtekarlığa karşı duruşu ve doğruluk ve dürüstluk ahlakını Hz. Peygamber ve Kuran'dan alan bir müslümandan beklenemez. Böyle bir şeyi iddia edebilenler, bazı değişiklikler ve tahrifler yaşadığı Bismarck, Dr. Morris, Spinoza, Goethe ve daha nice batılı entellektüeller tarafından kabul ve ifade edilen 4 İncilin dışında ve 2000 sene önceki orjinal halinde veya orjinal haline yakın olarak gerçek İncil'den içinde güçlü yansımalar bulunan bir metinle karşılaşmanın şok ve şaşkınlığı ile bunu yapıyor olmalılardır. <br />
Alman Protestan Kilise Komisyonu'nun kontrolünden geçerek basımına izin verilen eski ve yeni Ahid çevirileri, şu sunuşla başlar: <br />
<br />
«Kutsal kitap gökten inmiş değildir. Eski Ahid (-Tevrat-)'in 39 kitabıyla dört İncil yüzlerce yılda yavaş yavaş gelişmiş ve son şeklini almıştır.»<br />
<br />
Burada tevrat ve incil üzerinde tarih boyunca tahrifat ve değiştirmeler yapıldığı gayet net bir şekilde kilise tarafından, ifade ediliyor.Kimse çıkıpta bi siktir git işine böyle hikayemi olur demesin.<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Hakkari'de 1983 Yılında Bulunan Barnabas Nüshası</span></b><br />
<br />
1983′te Hakkari civarında bir mağarada, İsa Peygamberin konuşma dili olan Ârâmî dilinde ve Süryânî alfabesi ile yazılmış ceylan derisinden bir kitap bulunduğu ve bunun Barnaba İncili olduğu, yurt dışına kaçırılmak istenirken kaçakçıların yakalandığı ve kitabın bir yerde muhafaza edildiği ifade edilmektedir. Kitabı bulanların, kitabın içeriğini anlamak amacıyla, Aramice Uzmanı Filolog Hamza Hocagil'e kitabın ilk sayfasını getirdikleri, Hocagil'in tercüme ettiği sayfaya göre bu kitabın Barnabas İncili olduğu ve aşağıda bulunan incil metninin girişine benzer ifadelerin bu sayfada yer aldığı detayları verilmektedir. (bk. İlim ve Sanat, Mart-Nisan 1986, sayı: 6, s. 91-94).<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Pavlus Öğretileri ve Resmî Roma Hristiyanlığı</span></b><br />
<br />
Paulus=Pavlus=Pavlos=Bolis, Tarsus’lu Saul MS 10-67 yılları arasında yaşadı. Pavlus Roma Yurttaşlığı’nı kazanmış yahudi bir aileden geliyordu. Bu nedenle hem Yahudi adı Saul’u hem de Romalı Adı Pavlus’u kullanıyordu. Yahudi önderi I.Gamalyel dönemi’nde Kudüs’de hahamlık öğrenimi gördü. <br />
İlk dönemlerinde bağnaz bir Ferisi (-yahudi din adamı-) olarak Hristiyanlığı Yahudilik karşısında büyük bir tehdit saydığı için Kilise Üyeleri’ne yönelik kıyımlarda, yüzlerce inananın öldürülmesinde etkin roller oynadı. <br />
Daha sonraları, «inananların peşine düşerek Şam'a giderken yolda İsa’nın görüntüsü’yle karşılaştığını, böylece tevbe ettiğini» iddia etti. İddiasını doğru kabul eden hristiyanların arasında yaşadı. Kısa bir süreç ardından ise bir topluluğun lideri haline gelerek inananlar arasında önemli ayrışmalara neden oldu. Dini yahudi olmayanlar arasında yayması farklı yönlerinden birisidir.<br />
Hristiyanlığın bir Yahudi Mezhebi olmaktan çıkıp bir Roma Dini’ne dönüşmesine belirleyici katkı’da bulunan kişidir Pavlus. Yeni Ahid’in yaklaşık 1/3 ünü oluşturan mektupları günümüze ulaşmış en eski Hristiyan Metinleri’dir ki bugünkü Hristiyan İlahiyatı’nın temellerini oluşturur. Yeni Ahid’deki Resullerin İşleri Kitabı’nın yarıdan çoğu Pavlus’un etkinlikleri’ni aktarır.<br />
Romanın resmî dini haline gelen hristiyanlık pavlus'un takipçilerinin dini anlayışını yansıtır. Roma kilisesi=Pavlus kilisesi, tevhide (Allah'ın birliği inancı) inanan ya da buna yakın diğer hristiyan mezhep ve topluluklarını ortadan kaldırmak için mücadele etmiş. Bu uğurda afaroz (dinden atma) ve ölüm cezaları uygulamış ve bunlarla korkutmuştur.<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Barnabas İncil'inde Çelişkiler Olduğuna Dair İddialar Hakkında</span></b><br />
<br />
Yukarıda sıralananlara gözatıldığında Barnabas İncili'nin tarihsel sürecinde müslümanların bir katkıları olmadığı açıktır. Müslümanların bu İncile ilgilerinin sebebi bir Peygamber olarak kabul ettikleri Hz. İsa'nın gerçek yaşam kesitlerine ve Allah'ın gönderdiği kitaplardan biri olduğuna inandıkları İncilin gerçek haline duydukları doğal meraklarıdır.<br />
Bu incilin 2000 sene önceki gerçek incilin tam olarak aynısı olduğunu da iddia edemeyiz. Çünkü, Kanonik kabul edilen diğer 4 incil gibi bu incil de Hz. İsa'nin dili olan aramice değildir, belki en azından birkaç kere tercüme edilmiş bir metindir; örneğin, Aramiceden önce grekçeye sonra latinceye daha sonra italyancaya çevrilmiş olabilir. Türkçe çeviriye kaynaklık eden ingilizce metin ise halen Viyana Hofbibliothek'te bulunan italyanca nüshadan bu yüzyılın başında tercüme edilmiştir. Bu tercümeler esnasında mütercimlerin yetkinlik derecelerinin ya da bilgisel yetersizliklerinin; kasıtsız-teknik kelime yanlışlıklarının roller oynadığı pekala düşünülebilir. <br />
Bu incil vasıtasıyla sezilen ve tarihsel süreciyle varılan sonuç "asıl incil'den" güçlü esintileri yansıtmasıdır.<br />
Çelişki olarak iddia edilenler metinde yer alan temel konu doğrultularında değildir, tam tersine, Barnabas İncili'ni diğer incillerden ayıracak en açıklayıcı kelime "baştan sona tutarlılık" olacakdır.<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">"Nasıra'ya doğru gemiyle yola çıkmak"</span></b><br />
<br />
En çok çelişki iddiasının vurgulandığı yer, 151'inci bölümde İsa ve Havarileri'nin Nasıra'dan Kudüs'e yaptıkları yolculuğun çok özet anlatımıyla ilgilidir. Kudüs'ten Nasıra'ya yapılan bir yolculuk ise 20'inci bölümde detaylı şekilde anlatılmıştır. Çelişki iddiasını seslendirenler 151'inci bölümden, "Nasıra'dan Kudüs'e gemiyle gidildi" anlamının çıkarılmasını istemektedirler. Oysa 20'inci bölümde Kudüs'ten Nasıra'ya yapılan yolculuğun güzergahı dönüş yolu için de geçerli olmalıdır.<br />
<br />
Yol güzergahını anlayabileceğimiz 20'inci bölüm "İsa Galile Denizi'ne gitti ve bir gemiye binerek Nasıra'ya doğru yola çıktı. Bu sırada denizde büyük bir fırtına başladı." cümleleriyle başlar. Yolculuk esnasında önce Galile Gölü civarına uğranıldığı, yolculuğun bir kısmının Galile Gölü üzerinden gerçekleştiği anlaşılır ve herhangi bir çelişkiden sözedilemez. Yolculuk güzergahları mevcut yol alternatiflerine, yolların durumuna, güvenliğine veya başka amaçlara uygun olarak belirlenebilir. İki bin sene önceki yollar ve yol alma koşullarına uygun bir güzergahın tercih edilmiş olduğu düşünülmelidir. <br />
<br />
Kudüs, Nasıra ve Galile Gölü arasında bugün yer alan karayolları uzunlukları şöyle: Kudüs'ten Galile Gölü'nün Kudüs'e en yakın yeri olan Dganya Bet'e 156 km (5-6 günlük yürüyüş mesafesi), Tiberias yani Galile Gölü'nün Nasıra'ya en yakın yerinden Nasıra'ya 30 km (Bir günlük yürüyüş mesafesi) Kudüs'ten doğrudan Nasıra'ya 160 km (5-6 günlük yürüyüş mesafesi). Görüldüğü gibi bugün mevcut yol alternatifleri arasında bile yol süreleri açısından büyük farklar yoktur.<br />
<br />
Ayrıca, 20'inci bölümde; "Nasıra kentine gemiyle yanaşıldığı" da yer almaz, sadece, "Nasıra kentine gelince" denmektedir. Aynı şekilde 151'inci bölümde"Kudüs limanından" bahsedilmez. <br />
<br />
Barnabas İncili'nde güya "Nasıra Limanı'ndan", "Nasıra'ya gemiyle gidildiği"nden ve "Nasıra'dan Kudüs'e gemiyle gidildiği"nden bahsedildiği ileri sürülerek bir yapay "çelişki" algısı uyandırılmak istenmektedir.Yukarıda yer alan objektif-net-tarihi verilere karşı, duygusallığı yansıtan bir alaycılık ile gerçeklikten kopan demogojik yaklaşımlara yönelebilen bazı çevrelerin yukarıda adı geçen onlarca tarihi belgeye göz gezdirmeleri, hiç değilse kolayca edinebilecekleri Dr. Rodney Blackhirst'a ait yukarıda bir yargı paragrafı alıntılanan makaleyi okumaları önerilebilir.<br />
<br />
Diğer bir çelişki iddiası farklı dönemlerde Romalı valinin (Plate=pilatus=pilotus) ismi hakkında dile getiriliyor ki, bu eğer tercümelerden kaynaklanan bir hata değil ise, iki türlü açıklanabilir: İsa'nın 33 senelik hayatı boyunca aynı kişinin valiliği sürdürdüğü.. Ya da iki ayrı vali ise aynı ismi taşıdıkları... <br />
<br />
İsa Peygamberin 119'uncu bölümde şekerle ilgili verdiği bir örnek sözkonusu ediliyor. Barnabas İncili'ndeki metin anlatımından o dönemde şekerin çok değerli olduğu anlaşılıyor. İsa döneminde şekerin bilinmediğini savunan bazı itirazcılar, şeker pancarından şeker üretimi bilgisinin 7'inci yüzyıldan önce bölgeye ulaşmadığını iddia ediyor. Öyle bile olsa, herhalde durdukça şekerlenen bal ve pekmez gibi tatlı besinlerden de şeker yapılabileceği gözardı ediliyor.<br />
<br />
Şu da gözönünde tutulmalıdır ki, yukarıda da belirtildiği gibi bazı detaylarda asırlar boyunca yapılan çevirilerde, tercüme ya da teknik yanlışlıklar mümkün olabildiği gibi çelişki iddialarının argümanlarında da duygusal nedenlerden ya da yanlış bilgilerden kaynaklanan bazı yanlışlar olabileceği gözardı edilemez. <br />
<br />
Çünkü, Barnabas İncili bugünkü hristiyan dünyasının da temel aldığı Pavlus yaklaşımına sarsıcı bir yalanlama ve karşı çıkışı da barındırmaktadır.. <br />
<br />
Tam da bu nedenle asırlar boyu (1700 senedir) tamamen imha edilmek istenmiştir.<br />
<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Hz. İsa Peygamber neden "Gelecek Mesih ben değilim" diyor?</span></b><br />
<br />
Mesih nitelemesini İsa'dan sonra gelecek Peygamber hakkında telaffuz edilmesi, Hz. İsa'nın Mesih olmadığından değil, metinden de anlaşılacağı üzere o dönem topluluklarının Mesih denildiğinde bunu en son gelecek Allah'ın Elçisi olarak algılamalarıdır. İsa, "Sen Mesih misin?" şeklindeki sorulara yanıt verirken kendinden sonra gelecek Allah'ın Elçisi'nden haber vermektedir. Barnabas İncili'nin ilk başlığında, girişi ve 6'ıncı bölümünde de İsa Peygamber için "Mesih" denmektedir.<br />
<br />
İsa peygamberin "Sen Mesih misin?" şeklindeki soruya verdiği cevabı bu gerçeği gösteriyor:<br />
<br />
<b>«..Çünkü ben, sizin «Mesih» dediğiniz, benden önce yaratılmış ve benden sonra gelecek ve inancı (dini) son bulmasın diye gerçeğin sözlerini getirecek olan Allah'ın Elçisi'nin ayakkabılarının iplerini veya çoraplarının bağlarını çözecek değerde değilim.»</b> Tahrifler sonucu sürrealist ve ancak ruhban derecelilerin anladığı(!) anlaşılmaz semboller anlatımı haline gelen ve bünyesinde tahrif ve değişmelerden doğan yanlışlardan yüzlerce sancıyı taşıyan 4 kanonik (!) incilden örnekler vererek, gerçek ve pek çok "çelişki"leri gerçek anlamda göstermek mümkündür. Bu çelişkiler doğu ve batıda, yerinde ve yeterince ele alınarak ilgilenenlere gösterilmiştir. Alman Protestan Kilise Komisyonu'nun, yukarıda yer alan, incile yazdığı sunuş yazısı da bu gerçeğin başka türlü bir ifadesi olarak değerlendirilebilir.<br />
<br />
Barnabas İncili, anlaşılmaz hale getirilmiş bir dinin özündeki gerçek halini; aydınlık ve açıklığı, Peygamberlerle iletilen ilahi mesajların tazeliğini okuyanlara hemen hissettiriyor. Barnabas İncili'nin Matta, Yuhanna, Luka ve Markos ile kıyaslamalı okunuşunda, diğer incillerdeki çıkarmalar ve değiştirmeler nedeniyle nasıl anlam bütünlüğünün bozulduğu ve cümle düşüklükleri oluştuğu, böylece yarım ya da aralarda kalan konu ve cümlelerin aslında nereden başladığı ve nasıl geliştiği de ortaya çıkıyor. Ve nasıl insafsız bir tahrif budamasına maruz kaldıkları da anlaşılıyor.<br />
<br />
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">-Sunuşun Sonu- </span></b><br />
<br />
<br />
<b>Kısaca özetleyecek olursak Barnabas incilinin diğer incillerden farkları şudur.</b><br />
<br />
<b>1- Barnabas İncili, Hz. İsa'nın ilâh veya 'ın oğlu olduğunu kabul etmez. </b><br />
<b>2-Hz. İbrahim'in kurban olarak takdim ettiği oğlu Tevrat'ta belirtildiği ve hristiyan inançlarında anlatıldığı gibi İshak değil, İsmâil (a.s.)'dır.</b><br />
<b> 3-Beklenen Mesih Hz. İsa değil Hz. Muhammed'dir. </b><br />
<b>4-Hz. İsa çarmıha gerilmemiş, Yahuda İskariyoth adında biri ona benzetilmiştir. </b><br />
<br />
Şimdi ise bu konu ile ilgili kanıtlayacak nitelikte haberler paylaşacam.<br />
<br />
<blockquote>
<span style="color: #cc0000;"><b>Apokrifal </b></span><br />
Vatikan'ın okunmasını yasakladığı Barnabas İncili'nin ilk nüshası, Hakkâri'de köylüler tarafından rastlantı sonucu bulunur. Aramice yazılı metni okuyan Prof. Dr. Hamza Hocagil, iki bin yıllık tarihi bir metni okumanın hayatını nasıl değiştireceğini o gün tahmin edememiştir. Hz. İsa'nın Hz. Muhammed'i haber verdiği ve O'na iman edilmesi gerektiğini söyleyen sözleri açıklanırsa, Vatikan'ın iki bin yıldır gizlediği bir gerçek ortaya çıkarılacaktır. Fakat o günden sonra hem Barnabas İncili'ne ait nüsha, hem de bu konuyla ilgilenen şahıslar hedef alınır. <br />
<br />
Olay, JİTEM'e bağlı isimlerin Kıbrıs'ta Aziz Barnabas'ın mezarını soymalarıyla farklı bir boyut kazanır. Veli Küçük'ten Rauf Denktaş'a kadar birçok önemli kişinin konuyla ilgili olduğu iddia edilir. KKTC'de soygunu araştıran Gazeteci Kutlu Adalı, aldığı tehditlerden kısa bir süre sonra öldürülür. Adalı öldürülmeden kısa süre önce, Abdullah Çatlı'nın Kıbrıs'a geldiği tespit edilir. <br />
<br />
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın isteği ve üst düzey komutanların görevlendirmesi ile Barnabas İncili'ni tercüme etmeye başlayan Prof. Dr. Hocagil, çalışmalarına İsrail'de de devam eder. Çalışma arkadaşı, İsrail Cumhurbaşkanı İsak Rabin'in torunu Viktoria Rabin'dir. Viktoria Rabin, İncil'in gerçek nüshalarını okuduğunda Kelime-i Şehadet getirip Müslüman olur. Fakat yaptığı kazı çalışmalarında 10 Emir ve Zebur'un izini sürerken, Etiyopyalı bir zenci tarafından öldürülür. <br />
<br />
Barnabas İncili, 'Ergenekon' tarafından Yunanistan'a satılmak istenir. İncil'e ait nüshalar, Vatikan'da görevli Kardinal Mario'ya verilmek üzereyken Kardinal Mario, 'açıklanamayan bir sebeple' hayatını kaybeder. Olaylar, gizli bir örgütün planlaması ile çok farklı boyutlar kazanır. <br />
<br />
Bugün, Genelkurmay Başkanlığı Özel Harekat Dairesi'nde özel güvenlikli bir bölümde saklanan nüshalar açıklanırsa, dinler tarihi başta olmak üzere, tarih yeniden yazılacaktır. <br />
<br />
(Tanıtım Yazısından) <br />
<br />
<b>Her şey barnabas incili için mi acaba? </b><b><br />
</b><b> Barnabas incilinin 4 nüshası var. </b><b><br />
</b><b> 1'i Irakta (amerika tarafından işgal edildi) </b><b><br />
</b><b> 1'i Afganistanda(amreika tarafından işgal edildi) </b><b><br />
</b><b> 1'i Kudüs'te (israil tarafından işgal edildi) </b><b><br />
</b><br />
<blockquote>
<b> 1'i Anadoluda ve saklanıyor.Eğer açıklanırsa herkes müslüman olacak.</b></blockquote>
</blockquote>
<br />
<br />
<a name='more'></a><b><span style="color: #cc0000;">ERGENEKON BARNABAS İNCİL’İNİN PEŞİNDE</span></b><br />
Zaman Gazetesi yazarı Aydoğan Vatandaş’ın “Apokrifal” adlı kitabı, Hakkari’de 1981′de bir mağarada bulunan Aramice dilindeki “Barnabas İncili”nin Ergenekon’la bağını anlatıyor. 1996′da Aziz Barnabas’ın Kıbrıs’taki mezarının soyulmasını araştıran gazateci Kutlu Adalı’nın o tarihlerde Kıbrıs’a giden Abdullah Çatlı tarafından öldürülmüş olabileceği de kitapda ima ediliyor. <br />
<br />
Hikaye, nüshaların Aramice uzmanı Prof. Dr. Hamza Hocagil’e ulaşmasıyla başlıyor. Hocagil, nüshaların Barnabas İncili’ne ait olduğunu fark ediyor ve 2 yıl jandarma karargahında gizlenip, sonra Özel Harp Dairesi’ne geçtiğini öğreniyor. Barnabas İncili, Hz. Muhammed’den bahsediyor ve Vatikan’ın kabul ettiği dört İncil’in değiştirildiğini ortaya koyuyordu. <br />
<br />
<b>İşte kitaptaki iddialardan bazıları: </b><br />
<br />
Hocagil’in birlikte çalıştığı İsak Rabin’in torunu Viktoria Rabin, Barnabas İncil’ini okuyunca Müslüman oluyor. Bir Etiyopyalı tarafından öldürülen Rabin, Vatikan’ın nüshaları 350 bin euroya alma isteğine karşı çıkıyor. Yunanistan’da bir yayınevine satılan İncil’i tercüme etmemesi için İsrail’in Hocagil’i tehdit ettiği, ancak Veli Küçük’ün özel kaleminin tercüme için Hocagil’le anlaştığı da bir başka iddia. Kitapta Küçük-Hüsnü Özyeğin ilişkisine de değinilerek, İncil’in Özyeğin’in bankasını sattığı ve Yunan Kilisesi’nin de ortağı olan NGB’ye verildiğini ima ediyor. <br />
<br />
<b>ADALI’YI ÇATLI MI ÖLDÜRDÜ? </b><br />
<br />
Rahip Edip Savcı’nın kaçırılmasına da bu İncil’in neden olduğu düşünülüyor. Nüshaları incelemek için Midyat’a giden Hocagil’in de askerlerce alıkonulduğunu ileri süren Vatandaş, bunun arkasında Ergenekon’un olduğunu ima ediyor. 1996′da Aziz Barnabas’ın Kıbrıs’taki mezarının soyulmasını araştıran gazeteci Kutlu Adalı’nın o tarihlerde Kıbrıs’a giden Abdullah Çatlı tarafından öldürülmüş olabileceği de kitapta yer alan önemli iddialardan.<br />
<br />
http://twitter.com/#!/Dabb_Escobar<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYTQknJ7tNYwkCy8tmYCJNC6qW7M27kpuCK4Pyev0-PkLBQjNygQjnz0uQNUA7fl3fcLymk34rExP42p_8cvmNHSV8zz_DzvRHC-vPla7j5qWat-dngh2yQGPpLIrukl4_ZSOHEhnDUJo/s1600/barnabas.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYTQknJ7tNYwkCy8tmYCJNC6qW7M27kpuCK4Pyev0-PkLBQjNygQjnz0uQNUA7fl3fcLymk34rExP42p_8cvmNHSV8zz_DzvRHC-vPla7j5qWat-dngh2yQGPpLIrukl4_ZSOHEhnDUJo/s1600/barnabas.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilXx21EiRQmcBWpTgkoTUP2SPW3TF2qYyAIMgkTBSieV5E4wYuZSKRQR-6UAYxp_PTvw30tAeZwiaLB3YIMPZlq-NvWYR2AZhNLpJvM8taxiGLuAVJI0wwOy__YD8eVU5-S23y1SxBsnk/s1600/Resim_1262510358.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilXx21EiRQmcBWpTgkoTUP2SPW3TF2qYyAIMgkTBSieV5E4wYuZSKRQR-6UAYxp_PTvw30tAeZwiaLB3YIMPZlq-NvWYR2AZhNLpJvM8taxiGLuAVJI0wwOy__YD8eVU5-S23y1SxBsnk/s320/Resim_1262510358.jpg" height="238" width="320" /></a></div>
</div>
Emre Dinçhttp://www.blogger.com/profile/08592652139792623401noreply@blogger.com5